Arjantin İsyana Doğru – Juan Giglio (Convergencia Socialista / Arjantin)

Arjantin İsyana Doğru – Juan Giglio (Convergencia Socialista / Arjantin)

Arjantin’de mücadele yürüten Convergencia Socialista örgütünden Juan Giglio‘nun Arjantin sınıf mücadelesindeki son gelişmeler üzerine sitemize gönderdiği yazıyı paylaşıyoruz.

Geçtiğimiz 21 Şubat’da Buenos Aires şehrinde gerçekleşen büyük gösteri, hükümete ve onun siyasetine yönelik popüler nefretin niteliksel olarak arttığını gösterdi. Arjantin’in en büyük sendikal federasyonu olan CGT‘nin lideri Hugo Moyano, kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamalarına karşı kendini savunmak için bu eylemi organize etse bile, yüz binlerce protestocu kendisini desteklemek için değil, patron yanlısı sağcı devlet başkanı Macri’yi yenmek, öfke ve tutumlarını dile getirmek için bu büyük buluşmaya katıldı. 

Moyano’ya eşlik eden diğer sendika liderleri de tıpkı Moyano gibi Macri rejimiyle problemlerinin çok köklü olmadığını ortaya koydu. CGT içerisinde Macri’ye karşı olan ya da ona yandaşlık eden diğer sendika liderlerinin kapitalist sistemi kabul etmeleri aslında aralarındaki farkın çok büyük olmadığını ortaya koyuyor. Bu isimler kapitalist çevreler ve diğer güç odakları ile iç içe geçmiş durumdalar. Diğer taraftan sendikal bürokrasi içerisindeki tarihsel Peronist eğilim, Peronizmin parçalanmasının bir yansıması olarak Macri’ye karşı takınılacak tavır konusunda da bölünmüş durumda. Macri de şantaj yoluyla kendisine karşı sendika patronlarını hizaya getirmeye çalışıyor ve buradan da güç odakları arasında çelişkiler ortaya çıkıyor.

Bu noktada sosyalist örgütler emekçilerin hakkını arayan tek samimi odak olarak öne çıkıyor. Diğer taraftan mesele bu durumu değerlendirebilmekte. 21 Şubat mitingine sosyalist örgütlerin hepsi katılsa da çok da büyük bir katılım ortaya koyamadılar. Bu büyük mitingin getirdiği avantajlı durumun hakkının verildiğini söylemek güç. Genel grev basıncını iyice yükseltmek için bu büyük miting bir fırsata çevrilebilirdi. Diğer sosyalist örgütlerin mitingdeki kortejleri, sendikal aparatın geniş katılımı ve Papa Francis’e bağlı güçlerin liderlik ettiği işsiz kortejleri arasında kendi varlığını fazla hissettiremedi. 

Sendika patronlarının epeyce sıkıştığı ve bu yüzden genel grev talepleri tarafından zorlanabilecekleri bir durumdan bahsediyoruz. Bir taraftan işçi tabanından genel grev talebi yükselirken diğer taraftan da Macri hükümetinin yolsuzluk soruşturmasının baskısı altındalar. Diğer taraftan bu sendikal liderlik Macri hükümeti ile gerçekten mücadele etmeyi değil, onunla pazarlık yaparak kendi konumlarını güvenceye almayı istiyor. Böylelikle işçi sınıfının radikal eylemleri ve sosyalistlerin daha da güçlenmesi gibi can sıkıcı durumlarla da karşılaşmamış olacaklar.

Sosyalist örgütler ve diğer mücadeleci unsurlar, kendilerini “baskı grupları” noktasına düşürmemelidir. Yapılması gereken direnişlere fiili önderlik edebilmektir. 18 Aralık’taki büyük çatışmalarda sosyalistler, Macri hükümetinin gerçek alternatifinin kimler olduğunu gösterdi. Emekçiler kimlere güvenebileceklerini ve böyle bir militanlığın hem mümkün hem de gerekli olduğunu bu deneyimde gördüler.

Şimdi sosyalistler Bağımsız İşçi Kongresi‘ni toplamalılar ve buradan Macri hükümetine karşı mücadeleyi planlamalı ve yönetmeliler. Bölgesel grev kararları, sanayi merkezlerindeki eylemler ve ulaşım ağlarının can damarlarında yapılacak blokajlar bu Kongre tarafından yönlendirilebilir. Bu, tabi ki zor bir görev ama sendikal aparatın içerisinde bulunduğu zayıf durumdan faydalanmanın yolu da budur. Şu anda karşımızda gerçek, iyi ve somut fırsatlar bulunuyor. Sendikal aparatın Macri’ye muhalif olanlarının yönelimi ise Peronist parçaları bir araya getirerek seçimlere hazırlanmak. Yani geçmişteki gibi güçlü, para içerisinde ve iktidarın kalbinde yer almak istiyorlar. Diğer taraftan Macri de güçlü durumda değil. Halkın muhalefeti ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Yoksul emekçiler ve küçük burjuvazinin öfkesi giderek belirgin hale geliyor. Futbol maçlarında dev kalabalıklar statlarda toplu şekilde Macri’ye karşı tezahürat yapıyorlar. Görülmeye değer sahneler ortaya çıkıyor. Sonuçta egemen sınıf zayıflıyor ve sınıflar arasındaki güç dengeleri işçi sınıfı davası lehine sürekli gelişiyor.

Diğer taraftan sendikal bürokrasinin sıkışması sonucu gündeme gelen eylemler de bir hayli önemli. Bu kanallardan sınıfsal öfke kendisine açığa çıkarıyor ve 18 Aralık’ta olduğu gibi devrimci patlamalara dönüşebiliyor. Arjantin yavaş ama emin adımlarla 2001’deki gibi bir Arjantinazo’ya doğru evriliyor. Üstelik bu sefer örgütlü işçi sınıfı daha radikal ve güçlü, Marksist kanat da 2001’e göre karşılaştırılamayacak kadar güçlü ve ön planda. Milyonlarca insan bu örgütlere güveniyor. Ama mesele bu örgütlerin liderliğinin devrimci olasılıkları görüp görmediğidir. Bu tartışmaları bu partilerin tabanıyla yürütmemiz büyük önem taşıyor. Sürece geçiş talepleri ile müdahil olmalı, genel grev ve yeni bir Arjantinazo’ya hazırlanmalıyız.

ETİKETLER