1 Mayıs 1996’nın Devrimci Marksist Şehidi: Akın Reçber – Gökçe Şentürk
1 Mayıs 1996 Süreci
12 Eylül askeri darbesi, sınıf mücadelesinin mirasını yok etmek için yürüttüğü saldırı dalgası çerçevesinde, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı tamamen yasaklamış ve hafızalardan silmeye çalışmıştır. Bununla birlikte 80’lerde uygulamaya konulan neoliberal politikalarla birlikte işçi sınıfı ve sınıf mücadelesi atomize edilmeye çalışılmış, fakat ağır sömürü koşularında yaşamaya mecbur edilen emekçiler, yolsuzluğun ve rüşvetin simgesi haline gelen iktidara cevabını, 89 İşçi Baharı’yla vermiştir. 91’deki Zonguldak maden işçilerinin yürüyüşüyle tamamlanan bahar eylemleri, hafızasını farklı dinamiklerle 90’lar boyunca sürdürmeye devam etmiştir.
Özellikle kırdan kente göçle beraber, proleterleşen ve zaten Alevi kimliğinin getirdiği ezilmişlikten kaynaklı sola yatkın olan nüfusun oluşturduğu mahalleler, kendi sınırını aşıp geniş yoksul emekçi kesimlere sirayet edebilecek, çok büyük bir potansiyel taşıyordu. Bu yüzden faili meçhuller, ağır işkenceler, katliamlar, provokasyonlar 1990’lı yıllar boyunca egemen sınıf ve devlet tarafından yaygın bir şekilde uygulandı.
1992’de ilk “yasal” 1 Mayıs mitinginden sonraki yıllarda da 1 Mayıs eylemleri ülkenin dört bir yanına yayılarak devam etti. 1 Mayıs 1996’ya gelirken hem 1 Mayıs’ın mücadele geleneğinde yerini alması hem de kitleselleşmesi mücadelenin gelişimini gösteriyordu. Egemen sınıflar, bu geleneğin 1 Mayıs 1996’da alanlara daha güçlü sirayet etmesinin önünü kesmek için açıkça provokasyon hesapları yapıyordu.
Elbette söz konusu provokasyonlar için “uygun” isimler de gerekiyordu. “Kenan Evren’in prensi” olarak bilinen, devrimcileri işkencelerde katleden, dönemindeki birçok “faili meçhul” cinayetin sorumlusu olan, faşistlerin savunma dosyalarında ismi “bize daima yardım eden polis” olarak geçen ve Türkeş’in ölümünden sonra açılan taziye defterine “Başbuğum, ne öğrendiysem senden öğrendim!” diyen Kemal Yazıcıoğlu dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’ydü. Kısacası Kemal Yazıcıoğlu, 12 Eylül’ün vücutlaşmış hali olarak 1 Mayıs 1996’da kendisine verilecek “görevleri” hiç düşünmeden yerine getirecekti.
Devletin ezilenlerden korkusu; medyasıyla, polisiyle ve iktidarıyla provokasyon hazırlıklarında açıkça görünüyordu. 1996 1 Mayıs’ının yaklaşık 150 bin kişilik katılımıyla 12 Eylül sonrasının en kitlesel 1 Mayıs’ı olması egemenlere korkularında ne kadar haklı olduğunu gösterdi.
Daha eylemin başında saldırı başlatıldı. Kortejlerin toplanma yerinde üst arama noktasında çıkan tartışmayı fırsat bilen polis açtığı ateşle Dursun Odabaş ve Hasan Albayrak’ı katletti. İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun telsizden yaptığı “…Bugün kan akacak! Nefes alamayacaklar!” anonsu polisin gözünün ne ölçüde döndüğünü kanıtlar nitelikteydi.
Polisin her türlü kışkırtıcı hamlesine rağmen devam ettirilen mitingin dağılması sırasında polis, saldırılara devam edeceğini gösterdi. Binaların üzerinden kitlenin üzerine ateş açan polis, Levent Yalçın’ı katletti. Çıkan çatışmalarda 63 kişi de gözaltına alındı.
18 Yaşında Yiğit Bir Devrimci Marksist: Akın Reçber!
1996 1 Mayıs’ından sonra gözaltına alınanlardan birisi de Dördüncü Sol İnşa Örgütü üyesi, devrimci Marksist Akın Reçber’di. Eylem sonrası İstanbul’da oturan ağabeyinin evine gitmek için otobüs beklediği durakta terörle mücadele ekiplerince gözaltına alındı. Gözaltında kaldığı on gün boyunca kum torbalarıyla işkenceye maruz kaldı. Gördüğü ağır işkence nedeniyle ciğerleri tahrip olan Akın Reçber, serbest bırakılmasından 10 gün sonra 20 Mayıs 1996’da henüz 18 yaşındayken şehit düştü. 10 gün boyunca polise hiçbir bilgi vermediği, bu nedenle de bu kadar uzun ve ağır işkencelere maruz kaldığı, işkenceden sonra Ankara’ya döndüğünde “çok ağır işkence gördüm; ama konuşmadım” dediği bilinmektedir.
Akın Reçber 18 yaşında katledildiğinde bu toprakların devrimci Marksist şehidi olarak bizlere cesareti ve kararlılığıyla silinemeyecek bir miras bıraktı. Bugün Türkiye Solu’nun geniş kesimlerince 96 1 Mayıs’ının şehitleri arasında sayılmayan Akın Reçber’i anmak bizler için devrimci bir görevdir. Bu topraklarda Bolşevik geleneği inşa ederken bizler burjuva düzende sınıf mücadelesi için gözünü sakınmadan ölüme meydan okuyan bütün devrim şehitlerini bir kez daha selamlıyoruz ve onlardan devraldığımız mücadele azmini zafere taşıyana kadar devam ettireceğimizi burjuvaziye ilan ediyoruz.
Akın’a sözümüz devrim olacak!
Devrim şehitleri ölümsüzdür!