1908 Devrimi’ne Giden Yol ve Devrimin Önemi – Ulaş Gediz
23 Temmuz 1908’de bu topraklarda tarihin akışını geri dönüşşüz bir şekilde değiştiren bir devrim yaşandı. Bir burjuva devrimi olarak 1908 Devrimi -veya Jön Türk Devrimi- kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmış ve toplumdaki geri kalmış güçleri tasfiye etmiştir.
1908 Devrimi tarihte bu kadar önemli bir yere sahip olmasına rağmen resmi tarih anlatısında görmezden gelinen veya kısaca değinilip geçilen bir yere sahiptir. Resmi tarih anlatısının Türkiye’nin “modernleşme” veya “burjuva devrim” sürecini 1923 tarihinde başlatarak bütün dönüşümü Kemalist reformlara bağlama eğilimi 1908’in bu kadar geri planda kalmasının sebebi olarak görülebilir. Diğer yandan, 1908 Devrimi, bu topraklarda geniş kitlelerin dil, din, ırk fark etmeksizin daha iyi bir dünya için bir arada mücadele edebileceğini göstermektedir. Bununla birlikte tarihin değiştirici gücü işçi sınıfının da bu topraklarda grevlerle, direnişlerle sahneye çıkışının da başlangıcıdır. Bu yazıda 1908 Devrimi’ne giden süreci açıklamaya çalışacağız.
1908 öncesi dönemde Osmanlı mutlak monarşiyle yönetilen, ekonomik olarak Avrupa’nın çok gerisinde kalmış yarı-sömürge bir devletti. Osmanlı, 1877 yılında Rusya ile yapılan savaşı kaybederek Rusya ve İngiltere gibi güçlerin müdahalelerine daha da açık hale geldi. Aynı yıllarda II. Abdülhamid savaş koşullarını bahane ederek Kanuni Esasi’yi rafa kaldırdı ve böylelikle 30 yıllık “İstibdat Dönemi” olarak adlandırılan dönem başladı. Abdülhamid’in mutlakiyetçi yönetimi ülkenin ekonomik ve sosyal olarak ilerlemesini engelleyerek toplumsal hoşnutsuzluğu giderek daha da artırıyordu.
1908’e giden yıllarda işçi sınıfı sahneye çıkmaya başlamıştı. Osmanlı’da fabrikalar ve şirketler kuruluyor, buralarda işçiler çalıştırılıyordu. Özellikle Selanik ve Trakya’da proleter nüfus gittikçe artmaktaydı. İşçi sınıfı çoğunlukla gayrimüslimlerden oluşuyordu ve onlar sınıfın politik önderliğine de sahiplerdi. Selanik başta olmak üzere pek çok şehirde işçiler daha iyi ücretler için fabrikalarda greve çıkıyorlardı. Demir yolu, telgraf, liman, gemi yapım ve fabrika işçileri ilerleyen yıllarda sınıf mücadelesinde önemli roller oynayacaklardı.
Bu yıllarda İttihat ve Terakki ile Ermeni devrimci örgütleri Hınçak ve Taşnak önemli roller üstleniyorlardı. İttihat ve Terakki 1906-1907 yıllarında imparatorluğun içinde ve dışında pek çok şube açmıştı. Çıkardıkları yayınları gizlice dağıtarak örgütlenmeye çalışıyorlardı. Osmanlı’da krizin gittikçe derinleşmesi bu partilerin de kitlelere ulaşmasının önünü açıyordu.
Görüldüğü üzere toplumsal bir dönüşümün bütün koşulları olgunlaşıyordu. Bir yandan padişah toplumun bütün kesimlerinin üzerindeki baskıyı artırıyor, diğer yandan yoksullukla mücadele eden işçi sınıfı daha iyi ücretler için grevlere çıkıyordu. Çeşitli devrimci örgütlerin de halk kitleleri üzerindeki etkilerinin artmasıyla değişimin çanları çalmaya başlamıştı. Bu toplumsal huzursuzluğu tetikleyerek isyanların patlak vermesine neden olan şey ise hükümetin vergileri artırması olmuştu. Devletin ekonomik zorlukları aşmak için toplamaya başladığı vergilerle birlikte çok geniş bir isyan dalgası başladı.
İlk isyanın başladığı yer Kastamonu’ydu; Müslümanlar, Ermeniler ve Rumlar tarafından bir arada yürütülen isyan valinin görevden alınmasını sağladı. Kastamonu’da başlayan isyan dalgası sırasıyla Musul, Sinop ve Erzurum’a sıçradı. Erzurum’da ikili bir yönetimin oluşmasına neden olan isyanlar Trabzon, Bitlis ve Samsun’da da sürdü. Bu isyanların gösterdiği şey şuydu: Müslümanlar ve Hristiyanlar bir arada mücadele ediyorlar, mücadeleleri sonucu da hükümete geri adım attırabiliyorlardı. Çeşitli yerlerde valiler görevden alınmış ve vergi toplanmasının önüne geçilebilmişti. Pek çok şehirde ordu içerisindeki subaylar da isyanlara sempatiyle yaklaşıyordu. İsyanlara katılanların üzerinde devrimci örgütlerin de etkisi görülmeye başlanmıştı. Bu etkilerle birlikte vergilere karşı başlayan isyanlar kısa zamanda politik bir biçim alarak hükümet karşıtı bir harekete dönüştü. Toplumun farklı kesimleri bir araya gelerek mutlakiyetçi yönetimi hedef almaya başladı.
Bu süreci etkileyen diğer önemli olaylar hiç kuşkusuz 1905 Rus Devrimi ve 1906 İran Devrimi’ydi. Sarsılmaz görülen iki otokrasinin yıkılması Osmanlı’da da umutları yeşertiyordu. Önce 1905 yılında Çarlık rejiminin reformlar yapması, ardından da İran’da Şah’ın temsili bir meclis için seçimlerin yapılmasını kabul etmek zorunda bırakılması Osmanlı’daki mücadeleleri tetikliyordu.
1906 yılından 1908 yılına kadar ülkenin neredeyse her yerinde patlak veren vergi isyanları hükümeti felç etmişti. Devrimci örgütlerin de etkisiyle politik içerik kazanmış bu isyanlar zamanla ordu içerisinde de kırılmalar yaratıyor, pek çok subay isyanları desteklemeye başlıyordu. 1908 yazında isyanı tetikleyenlerin İttihat ve Terakki içerisinde örgütlü subaylar olmasına rağmen, ona asıl gücünü veren şey yıllardır süren toplumun geniş kesimlerinin mücadeleleriydi. “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet” gibi sloganlar toplumun bütün kesimleri tarafından haykırılıyordu. İşte 1908 Devrimi’nin özünü tabandan gelen bu mücadele dalgası ve azmi oluşturuyordu.
Devrim sonrası Osmanlı’da ilk defa özgür seçimler yapıldı. Serbestçe yapılan politik tartışmalar ve işçilerin sahip olduğu örgütlenme özgürlüğü seçimlerin sonucunu da etkilemiştir. Seçilen mecliste kendisini sosyalist olarak tanımlayan 6 milletvekili vardı. 17 Aralık 1908’de meclisin açılışı büyük kitlesel gösterilerle coşkuyla kutlanmıştı.
1908’in Önemi
1908 Devrimi her şeyden önce kitlelerin aşağıdan yükselen hareketiydi. Farklı din, dil ve mezheplere sahip kitleler farklılıklarını bir kenara bırakarak birlikte ortak taleplerle mücadele ettiler. Devrim Osmanlı’da bambaşka bir dönemin kapısını açmıştır. Padişah, meşrutiyet ve seçimleri kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Artık saltanat fiilen yıkılmıştır, hükümet padişaha değil halk tarafından seçilmiş meclise karşı sorumludur. Ülkede belirli bir süre için de olsa politik örgütlenmelerin ve tartışmaların mümkün olduğu demokrasi ve özgürlükler ortamı serpilmiştir. Kapitalist üretim ilişkilerinin önü açılmış, sermaye birikiminin önündeki engeller kaldırılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda bir burjuva devrimi olarak 1908 Devrimi bu topraklar için önemli bir mihenk taşıdır.