
Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.
“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.
Erdoğan’ın Şam yolunda büyük umutlar bağladığı ortaklarına sahip çıkması anlaşılır. Çünkü başa bela birliktelikler, bilgiler ve sırlar içeriyor. Zeytin Dalı Harekâtı ile birlikte de bu gruplara laf etmek neredeyse vatan hainliğine eşdeğer hale geldi!
***
TSK’nin kimlerle birlikte yürüdüğünü bilmekten, bunları açık açık konuşmaktan ve bunların ülkeye ne getireceğini tartışmaktan bizi alıkoyan nedir? Bu ülkenin başına örülen çorapları konuşmak neden ihanet olsun? TSK ve MİT’in koordinasyonuyla Zeytin Dalı Harekâtı’na katılan ya da destek olan çok sayıda örgüt var. Öne çıkan örgüt veya koalisyonlardan bazıları şöyle:
Cephet el Şamiyye, Feylak el Şam, Ahrar el Şam, Hamza Bölüğü, Ceyş el Nasır, Nureddin Zenki Tugayları, Sukur el Cebel, Semerkand Tugayı, Muntasır Billah Tugayı, Sultan Murat Tümeni, Fatih Sultan Mehmet Tugayı vs.
Kim bunlar? Daha önce bir kısmının köken ve yapısına defalarca dikkat çektim. Mesela Türkiye’nin yakın çalıştığı örgütlerin başında gelen Ahrar el Şam, Usame bin Ladin’in Suriye’deki adamı Ebu Halid el Suri gibi El Kaide kadroları tarafından kuruldu. Bu örgütlerden bazıları da 1970 ve 1980’lerde şiddet eylemleriyle zihinlere kazınmış olan Suriye Müslüman Kardeşler teşkilatı ile bağlantılı.
Afrin’e yönelik harekâtta Cinderes ve Seman Dağı cephelerinde öne çıkan Nureddin Zenki başlangıçta CIA’in yardımına mazhar olmuşken El Kaide’nin Suriye uzantısı Nusra Cephesi ile birlikte Heyet Tahrir el Şam’ın teşekkülünde yer aldı. Nureddin Zenki, geçen temmuzda Heyet Tahrir el Şam’ın Ahrar el Şam’ı İdlib’den söküp atan saldırılarında rahatsız olup tekrar bağımsız kaldı. Bu örgüt 12 yaşındaki Filistinli mülteci Abdullah Taysir el İsa’nın kafasının kesildiği görüntüyle gündeme gelmişti.
Afrin’i güneyden kuşatan hamleye destek olduğu iddia edilen Türkistan İslam Partisi de (TİP) Taliban ve El Kaide bağlantılı bir örgüt. Uygurların kurduğu bu örgüt cihatçıların cihatçılarla savaşı sırasında tercihini Tahrir el Şam’dan yana yapmıştı.
Lafın kısası Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon.
***
Türkiye hükümeti, Suriye yönetiminin ‘terörist’ saydığı bu grupları, başından beri, “zalim bir rejime karşı savaşan devrimciler” olarak selamlıyor.
Fırat Kalkanı Harekâtı’yla birlikte bu gruplardan bir kısmı Türkiye’nin kendi özel gündemine göre yeniden dizayn edildi. Özel gündemde birincil hedef Kürtlerin liderliğindeki ‘demokratik özerklik’.
Anadolu Ajansı’na göre TSK, Fırat Kalkanı’nın ilk safhası tamamlanınca 29 Mart 2017’den itibaren Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde kurulan kamplarda bazı grupları eğitti ve donattı. Kamplarda ÖSO mensuplarına birebir muharebe eğitimi verildi; havan, roketatar, orta ve hafif makinalı silahların kullanımı öğretildi. Sonra 30 Aralık 2017’de 30 örgütün katılımıyla üç kolordu şeklinde ‘Suriye Milli Ordusu’ ilan edildi. Sınırdaki ‘Havar Kilis Operasyon Odası’ndan yönlendirilen bu gruplar ‘Milli Ordu’ adını kullansa da bunlara ne ‘ordu’ denebilir ne de ‘milli bir güç’.
Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı. Bu gruplar sıklıkla birbiriyle çatıştı. Çatışma nedeni yolsuzluk, hırsızlık, istismar suçlamalarıydı. Özünde ise rant kavgası ve rekabet var.
Sözün gelişi Nureddin Zenki Tugayları Kasım 2016’da Halep’in doğusunda Festakim ile çatıştı. Yine Kasım 2016’da Öncüpınar Sınır Kapısı’nda Cephet el Şamiyye ile Sultan Murad birbirine girdi. Aynı kavganın devamı olarak bu kez Nureddin Zenki ve Ahrar el Şam Azez civarında Cephet el Şamiyye ile çatıştı. Nisan 2017’de Ahrar el Şam Kabasin’de Ahfad Selahaddin’e saldırdı. Aynı dönemde Cephet el Şamiyye ile Sultan Süleyman Şah Halep’in kuzeyinde birbirine girdi. Cephet el Şamiyye’ye karşı kavga kısa sürede Sultan Murad, Hamza Bölüğü ve Sukur el Cebel’i de içine aldı. Mayıs 2017’de Cerablus’ta kavga Sultan Murad ve Feylak el Şam ikilisi ile Ahrar el Şarkiya arasındaydı. Aynı dönemde Azez’de Cephet el Şamiyye ile Feylak el Şam çatıştı. Mayıs 2017’de Cephet el Şamiyye, Hamza Bölüğü ve Sultan Murad üçlüsü Azez ve El Rai’de Fursan Tugayı’na savaş açtı. Haziran 2017’de Sultan Murad Azez’de Ahrar el Şam’a karşı büyük bir cephe açtı. İki tarafın müttefikleri de savaşa dahil oldu. Temmuzda TSK’nin Afrin’e saldırı planını reddeden Ahfad Selahaddin diğer ortaklara hedef oldu. Örgütün lideri yakalandı, işkenceden geçirildi ve Türkiye’ye teslim edildi.
***
Bu grupların birçoğunun sicili etnik ve mezhebi temizlik, sivil katliamı, işkence, infaz, adam kaçırma, hırsızlık, yağma, kötü muamele ve istismar suçlarıyla dolu. Alevi düşmanlığı hepsinde ortak. PYD-YPG karşıtlığıyla nükseden Kürt düşmanlığı da yaygın. Hıristiyanlar da bu grupların elinden az çekmedi. En son Eli Kino’nun Ezidileri geçen yaz mezhepçi düşmanlığın kurbanı oldu.
Suriye krizi boyunca hükümetiyle, askeriyle, istihbaratıyla, bürokrasisiyle ve sivil unsurlarıyla Türkiye bu örgütlerin kurulması, eğitilmesi ve donatılmasında rol aldı. Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor.
Bu, sadece Suriye’ye yapılmış bir kötülük olarak kalmayacak, Türkiye’yi de uzun süre uğraştıracak, yoracak, hatta vuracak bir bumerang olarak tarihe geçecektir. Şimdi bunu görmek ve söylemek neden ihanet olsun!
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te muhabir olarak başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Bir dönem Ajans Kafkas’ın kurucu editörü olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya dek İMC TV’de dış politika programları yaptı. Gazete Duvar ve Al Monitor’da köşe yazılarına devam ediyor. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Savaşın fabrika ayarları
Kriz yedinci yılını doldururken değişen şey vekil örgütlerle yürütülen savaşta asillerin de sahaya doğrudan girmesi oldu. ABD, IŞİD’le mücadele adı altında Fırat’ın doğusunda çok sayıda yerde üslendi. Türkiye, Cerablus-El Bab-Azez cebinden sonra PYD-YPG’yi bitirme adına Afrin’e girmiş durumda. Ayrıca ‘gerilimi düşürme bölgeleri’ oluşturma planı çerçevesinde İdlib’de Suriye ordusu ile silahlı güçler arasına girme çabası içinde.
Afrin aynasında İdlib ve Rus ruleti
Plan bu ya da artık ‘buydu’ demek lazım. İdlib’i kimin nasıl kontrol ettiğini bilenler bu plana bakıp büyük bir kahkaha atabilirler ya da Rus lider Vladimir Putin’in yüzündeki ‘hınzır’ gülüşüne dikkat kesilebilirler.
Kuvayi Milliye! Hayalden öteye…
Çatışmasızlık bölge planını kendi gündemine göre şekillendiren Türkiye, TSK’yi, değil ‘vekil (proxy)' örgütlerin yerine geçirmek, TSK ile onlara kalkan oluyor. Tabii bunu yaparken ideolojik olarak ‘cihatçı selefi’, ‘selefi’, ‘siyasal İslamcı’, ‘esnek İslamcı’, ‘milliyetçi-İslamcı’, ‘milliyetçi’ diye derecelendirebileceğimiz bu örgütleri yüceltmeleri gerekiyor. Bunları Suriye’nin Kuvayi Milliye'si olarak nitelemek, bu açıdan uyanıkça bir tercih. Türkiye toplumunun algısında karşılığı olan bir niteleme.
Şam'ın Afrin hesabı: Suriye askeri Kürtler için ölür mü?
Kuşkusuz önce kanton sistemi, ardından ‘Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’ Kürtlerin farklı etnik yapılarla birlikte kendi gündem ve öz savunma güçleriyle inşa ettikleri bir model. Kürtler kendi öz güçlerine dayanan bu mücadeleyle dünya çapında ilgi ve takdir topladılar. Ne var ki Kürtleri hem Suriye hem İran’a karşı kullanmayı düşünen Amerika ile ortaklık bu hikâyeyi önemli ölçüde değiştirdi. Her şeye rağmen Kürt yetkililer hem Rusya hem ABD ile birlikte çalıştıkları ve bu çizginin değişmeyeceği konusunda ısrarlılar. Ne var ki Afrin bu dengeci yaklaşımı alt üst etmeye kadir.
Ateşle dansın ‘cool’ partnerleri
Türkiye’nin zıt gündemlerin peşindeki Rusya ve ABD’nin ‘soğuk’ duruşu karşısında kendi ateşini biraz düşürmesi lazım. Hem Türkiye hem de bölgenin iyiliği için!
Bir gece ansızın girersiniz ama bin gecede çıkamazsınız!
Ankara “Türkiye’de Kürtlere bir şey vermediğim gibi Suriye’de de verdirtmem” mantığıyla hareket ediyor. Rusya ve ABD’den bağımsız olarak Suriye’nin kendi çözüm planı çerçevesinde Kürtlere bir şey vermesi ihtimalini de tehdit olarak görüyor.
Erdoğan'ın yürüdüğü son sahne
Sanırım Erdoğan, Pakistan’a bakıp Türkiye’nin geleceğini, Beşir’e bakıp kendi kaderini görüyor. O yüzden çekilmek ya da sıkı bir muhasebeyle hatalardan dönmek yerine yaklaşmakta olan son sahneye savaşarak gitmeye çalışıyor. Elbette bunun içerideki seçim hesaplarıyla da doğrudan ilgisi var.
İki gerçek arasında: İran çıkmazı
Şah’ın kötülükleri, ardıllarının günahlarını artık silemeyecek kadar sünger özelliğini yitirdi. Muhalifler cezaevleri ile ilgili iddiaları sürekli gündeme taşıyor ve bunlar ‘düşman propagandası’ olarak geçiştiriliyor. İnfazlar, idamlar, işkence vakıaları, siyasi tutuklular vs. Hepsi devrimi koruma adına!
İran nereye gidiyor?
İranlıların dışarıdan yönlendirmelerle rejim değiştirmeye kalkışacakları beklentisi de boş. Geçmişte yurtdışında yaşayan rejim karşıtları bile dış müdahalelere prim vermedi... Bu gösteriler çığırından çıkartılmazsa değişim kanallarını tıkayan statükoya karşı Ruhani’nin elini güçlendirebilir. Tersi olursa bu olaylar rejimin zinde unsurların elinde, sistemi dönüştürmeye yönelik çabaların üzerinde ilave bir balyoza dönüşür.
2018’e girerken elde var üç aslan
Yeni yıla girerken Türk diplomasisinin üç aslanı oldu. Bakmayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Afrika turunda hediye edilen üç aslan yavrusuyla torunlarını sevindirmek isteyip hediyelere kişisel armağan muamelesi yaptığına. Damat “Berat Bey” kendi yavruları için tehlikeli bulduğundan Gaziantep’te hayvanat bahçesine gönderilen Afrikalı yavrular ‘aslan’ gibi diplomasinin envanterinde yerini almıştır!
Emirlikler’in derdi de ‘paralel’
2014’de Washington Institute’ün yaptığı bir ankete göre, Müslüman Kardeşler’e destek verenlerin oranı BAE’de yüzde 29, Suudi Arabistan’da yüzde 31 çıktı. Bu destek Kuveyt’te yüzde 53’e çıkıyor. Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu Hamas’ın desteği ise Suudiler arasında yüzde 52, Emirliklerde yüzde 44’e çıkıyor. Yani Körfez monarşilerine karşı en güçlü iktidar alternatifi siyasal İslamcılar.
Şu Emirlikler meselesi!
Son dönemlerde bölgesel pek çok krizde Suudi Arabistan ‘amiral gemisi’ gibi dursa da Emirlikler ya bu geminin kaptan köşkünde ya da savaş takımlarıyla hemen yanında yer alıyor. Suudilerden daha sofistike çalıştıkları söylenebilir.
‘Vatansever Kürt’ten ‘hain Kürt’e: Suriye’de kritik dönemeç
Asıl önemli olan Esad’ın Kürtlerle ilgili çıkışını bir politikaya dönüştürüp dönüştürmeyeceğidir. Eğer bu minvalde bir politika gelişirse kuşkusuz bunun en büyük destekçisi Türkiye olur. Yine de Kürtlerle savaş seçeneğinin öne alınması çok büyük bir risk taşıyor... Astana ve Soçi süreçleri öncesinde Esad’ın ‘aslan’ çıkışı, siyasi sürecin yönünü tayin etme çabası olarak da görülebilir.
Allah'ın lütfu yahut Kudüs’ten Yemen’e şeytanın gazabı!
ABD’nin İran’a karşı koalisyonu kimlerle kuracağı ve bununla tam olarak ne yapacağı meçhul. İran’a baskıyı artırmaktan yana ülkeler olsa da Irak ve Suriye deneyimlerinden sonra uluslararası toplumda Amerikan-İngiliz trenine atlayacak fazla aktör kalmadı.
Kendi oyununda tepetaklak olanlar
30 Eylül 2015’te Suriye’deki savaşa müdahil olup Ortadoğu’ya döndüğünden bu yana Vladimir Putin oyun kuruculukta hepsinden açık ara önde gidiyor. Putin’in dün Suriye’de Rus askerlerinin üslendiği Hmeymim Üssü’nden başlayıp Mısır ve Türkiye ile devam eden son bölge turu final koşusunu andırıyor.
Kudüs ateşinde sırtını kurutanlar
Öfke Cuması eda edilecektir, İsrail lanetlenecektir ve cemaat huşu içinde evine çekilecektir. Ya Filistinli çocuklar? Onlar da Ramallah’ta, El Halil’de, Doğu Kudüs’te taş atmaya ve ölmeye devam edecektir. Bir sonraki ‘Gazap Cuması’na kadar tepeden tırnağa zırha bürünmüş ve teknolojiyle donatılmış İsrail askerleri tarafından yalın ayak sürüklenen minik Ebu Ammarları, El Hekimleri, Naci Ali’nin Hanzala’sını kimse görmeyecektir.
Yemen’deki hesaplaşma
İran etkisinden duyulan korku bir ülkeyi halkıyla, üzerinde oturduğu medeniyetiyle, tarihi şehirleriyle yok etmeyi haklı çıkarabilir mi? Böyle bir mantık, İran’a gelmeden önce Yemen’i selefileştiren ve El Kaide’nin bu coğrafyada kök salmasını sağlayan Vahhabi etkisini bahane edip Suudi Arabistan’ı yerle bir etme hakkı vermez mi?
Komşumuzdur İran! Ona ne şüphe!
Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok. Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor.
Bence Lübnan!
Son zamanlarda Suriye’de ‘Suriyelilik’ vurgusunun öne çıkması gibi burada da ‘Lübnanlılık’ bir üst kimlik olarak nüksediyor. Yakın geçmişte insanlar mezhebi ve dini aidiyetlerine kaçarak çatışmayı derinleştirdi. Üst kimliğe sığınarak gerilimi sönümlendirme Lübnan için çok yeni bir olgu. Bu zayıf olgu güçlenme fırsatı bulur mu? Umut etmekten başka bir yol yok.
Feyruz’un çocukları!
Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu coğrafyanın temel sorunu, ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır.
Dürzi bahanesiyle yeni bir İsrail işgali mi?
İran, Hizbullah ve sonunda Rusya’nın dahliyle ‘direniş ekseni’ eskisinden daha fazla İsrail’e karabasan olunca işler değişti. Hizbullah bahanesiyle birkaç nokta vuruşuyla “Ben buradayım” demeye çalıştı. Ama süreç yine de İsrail’in istemediği yönde gelişmeye devam ediyor.
Suudiler Lübnan’ı neden ateşe atıyor?
İran, Suriye ve Hizbullah’tan nefretini gizlemeyen Hariri, Suudilerin dizginleri salınmış yeni siyasetinde taşeronluk yapamayacak kadar önemsizleşmiş olabilir. Ya da Hariri, Muhammed bin Selman’ın ‘dost-müttefik listesi’ne giremeyenlerden biridir. Birkaç güne bunu da göreceğiz.
İran’ın oyunu, Bağdat’ın talihi
Kürt’ün güvendiği dağa kar yağdı, yanlış hesap yaptı, kendi çelişkilerine kurban gitti, çok açık verdi ve nihayetinde kaybetti. Kürt’ün kaybı Bağdat, Tahran ve Ankara’nın hesabına kâr olarak yazılır mı?
Çölün Martin Luther’ine yer açın!
Muhammed bin Selman, ABD’nin de desteğini almış müstakbel kral olarak reformist bir poz verdi. Dünya medyasından aldı pohpohu. Mübarek sanki çölün Martin Luther’i!
ABD Kürtlerden vazgeçti mi?
ABD, Irak’ı tamamen İran ve Rusya’ya kaptırma pahasına Kürdistan’a sonuna kadar kalkan olmayacağını ortaya koydu. Bu durum Suriyeli Kürtler için de ABD ile yolculuğun güvenilirliğine dair önemli bir sinyal.
Hezimet!
Kerkük’teki trajik gelişmeler Kürtlerin cezalandırıldığı, Abadi’nin kahramanlaştırıldığı, İran’ın istediğini elde ettiği, Türkiye’nin istediğini elde ettiği ama dışarıda kaldığı, ABD’nin ucu açık bir oyunu sürdürdüğü bir manzara bıraktı. Ama Kürtlerle sorunu çözen değil soruna başka unsurlar ekleyen bir manzara.
İdlib’de El Kaide ile Amerikan güreşi!
Türkiye İdlib’te kontrolü sağlarsa ertesi gün için plan nedir diye birçok insan merak ediyor. Ankara’nın Irak-Suriye hattındaki hamleleri “hazırda bekle, fırsat kolla, boşlukta zıpla” mantığıyla yürüyor. Eğer İdlib’de duruma hakim olursa uğraşacağı yer kesinlikle Afrin olacaktır.
Kral hazretleri Rus gemisine neden bindi?
Rusya dünya atlasının birçok köşesinde ters köşelerde durduğu önemli bir aktörle bu tür bir stratejik açılımı kovalıyor. Zıtlıklardan ortaklık devşiriyor. Büyük devlet refleksi böyle bir şey!
Çuvala sokulan, Mossad’a çalınan Kürt sandığı
Bundan sonra en çok duyulacak kelime ister istemez ‘müzakere’ olacaktır. Amerika bunun sinyalini verdi. Diplomasi konusunda diğer ortaklardan her zaman daha atik davranan Fransa da yine ilk vuruşu yaptı.
Rusya’nın Kürdistan nüansı
Putin, Erdoğan gibi eli mahkum olmadığı için kendini özellikle Kürtler konusunda Ankara’nın istediğini vermek zorunda hissetmiyor.
Referandumdan sonra: Paniğe mahal yok!
Türkiye ve İran'ın eşgüdümlü olarak uzun süre Kürdistan’a yaptırım dayatması zor. Kürdistan ikisi için de önemli bir pazar. Türkiye bölgeyi İran’a, İran da Türkiye’ye kaptırmak istemeyecektir. İkisinin de politikalarını betimleyen cümle: Pazar ol, bağımsız olma!
Golavinka’nın ağacı, Çerkes yarası ve bir sessiz ağıt
Bir gün sahile bir gemi demir attı. Aradan günler geçmesine rağmen gemi kıyıdan ayrılmadı. Çerkesler (Adıgeler) merak edip nedenini sordu; gemiden yanıt geldi: “Kaptan Golavinka ağır hasta, o nedenle yola çıkamıyoruz...”
Kürdistan’ın referandum çıkmazı - 3: Haşd el Şaabi Kerkük için savaşır mı?
Haşd el Şaabi’yi IŞİD ile eş tutma konusunda Muhammed Hurşid yalnız değil. Kürtler arasında bu kıyası yapan çok. Musul’daki 16 tartışmalı bölgeden 12’sinde kontrolü sağlayan Haşd’ın özellikle Kerkük’ü geri almak için savaşacağına dair korku hakim.
Kürdistan’ın referandum çıkmazı - 2: KDP cephesinden bir bakış: Kürdistan çaresiz değil
Referanduma karşı çıkanlar Kürdistan’ın komşularının izleyeceği politikaların bağımsız bir devleti başarısızlığa uğratabileceğinden korkarken birçok kişi de Türkiye’nin Kürdistan realitesini tanımayıp güç ya da ambargo siyasetine yönelmesinin çıkmaz yol olduğuna inanıyor. “Kürt’ün elinde de kartlar var. Başur (Güney Kürdistan) ile Rojava (Batı Kürdistan) birleşirse, hatta bu coğrafi bütünlük Akdeniz’e kadar uzanırsa Türkiye ne yapar? Başur ve Rojava’da ABD’nin ondan fazla askeri üssü var. İsrail de bunu istiyor” diyenlere de rastlamak mümkün.
Kürdistan’ın referandum çıkmazı: Tarihi fırsat mı, oyun mu?
Gözleriniz referandum kampanyasına dair afiş benzeri şeyler arıyorsa nafile. Çünkü siyaset bireyleri muhatap almıyor. Parti liderleri, aşiret ağaları ve etkili aileler üzerinden yürütülen pazarlıklar belirleyici. Ayrıca genel anlamda itirazın bedeli bazen ağır olabiliyor: Dışlanmak, tehdit edilmek, işinden atılmak, sürülmek, hapsedilmek ya da öldürülmek. O yüzden “Devlet ama nasıl bir devlet?” sorusu Kürtler arasındaki sorgulamayı dışa vuran bir istifhamdır.
Raconatif diplomasi
Diplomasideki son hareketlilik, feci hatalarla ayaklarına gemici düğümü atan iktidarın can havliyle kendini çözme çabasından kaynaklanıyor. Bunu eski kodlara dönüş ya da normalleşme olarak okuyanlar da var. Lakin iskeleyi fena halde dağıttıklarından gemiyi yanaştıracak bir liman da kalmış değil.
Biçare!
Bir taraftan ABD’yi dengelemek için çaktırmadan Ruslara kapılarını açan Bağdat yönetimi diğer taraftan İran’ın gölgesinde kalmamak için Suudi Arabistan üzerinden Arap Birliği ile bağlarını güçlendirmek istiyor. Iraklı aktörler bu yaklaşımla Şii ve Sünni dünya arasındaki gerilimleri de emebileceklerini düşünüyor.
Kürdistan’daki İsrail parantezi; kârdan çok zarar
İsrail’in mantığı gayet basit: Kürdistan bağımsızlığa ulaşırsa bir müttefik kazanırım, ulaşamazsa üreteceği çatışmalarla Arapların beni unutacağı yeni bir dönem kazanmış olurum. Pekâlâ, Kürtlerin mücadelesi tamamen İsrail parantezine alınabilir mi? Elbette hayır. O halde Kürdistan'ın ikinci bir İsrail olarak konuşlandırılmasını önlemenin yolu Türkiye, İran ve Irak'ın bölge halklarının çıkarına ve barışa hizmet edecek şekilde Kürtlerin iradelerini desteklemesidir.
Savaşın en zoru: Deyr el Zor
ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yüzde 60’ını kurtardığı Rakka, IŞİD’e başkentlik yapmış olması nedeniyle simgesel ve siyasal bir kart. Deyr el Zor ise buna ilaveten coğrafi bir kart. Yani eğer ABD’nin Suriye’yi bölecek şekilde Fırat Nehri’ni doğal sınır haline getirmek gibi bir niyeti varsa Deyr el Zor stratejinin düğüm noktası olacaktır.
Şiiler arasında bir Suud kılıcı! Sahi mi?
Suudiler Sünnilerle yapamadığını Şiilerle yapmak istiyor. Fakat Suudi stratejinin limitleri sınırlı. Kelamda değil fiilen mezhepçi tasallutun bitmesi lazım. Sadr’ı ağırlayarak “Bakın ben mezhep düşmanlığı yapmıyorum, derdim İran” demeye çalışsalar da ortada kesif bir mezhepçi düşmanlık var.
Kıtlıkla beslenen darbe ve Chavismo’nun kaderi
ABD görünür görünmez unsurlarıyla Venezuela kazanının ateşini harlıyor. Bolivarcı dalgayı kesmek için bulunmaz bir fırsat var önlerinde: Kıtlık ve şiddet!
Pakistan FETÖ’sü darbe mi yaptı?
Pakistan ordusunda kripto değil de aleni İslamcı yapılanmadan bahsedilecekse bunun mimarı Navaz Şerif’i siyasete taşıyan Diyûbend kökenli Ziya-ül Hak’tır. Ziya-ül Hak’ın derdi darbe sonrası idam ettirdiği Zülfikâr Ali Butto’nun kızı Benazir’in önünü kesecek bir lider devşirmekti, o da Navaz Şerif’ti.
Hariri, Trump’la âbâd olurken Lübnan cephesi
Trump, Hizbullah’a karşı Kongre’ye sunulan yeni yaptırım paketi ile ilgili olarak komutanlarla görüşüp 24 saat içinde bir karara varacağını söyledi. Bu sözler, İsrail’in güvenliğini garanti eden tüm Amerikan başkanlarının dediğinden farklı bir şey değil. Ancak bir şey daha söyledi: “Lübnan IŞİD, El Kaide ve Hizbullah terörüne karşı cephe hattıdır.” Yeni bir Trump bombası.
İdlib’deki tuzak: Türk’ün Talibanistan’ında işler karıştı
Türkiye’nin Azez-El Bab hattındaki gibi İdlib’de de cihatçılarla ortaklıkta ısrar etmesi, ABD’nin Rusya ile birlikte bir denge tutturmaya çalıştığı yeni dönemde eskisinden daha fazla riskler barındırıyor. Bu tür oyunlar sendeleyeni götürüyor.
Suriye’deki Kafkasya lejyonu: Kadirov’dan ötesi
Rusya, Çeçenleri topyekûn şeytanileştirmek yerine El Kaide ve IŞİD’e katılan Çeçenlere yanıt olarak müttefik Çeçenleri ‘barışı koruyan güç’ sıfatıyla sahaya sürdü. Şimdi buna Halep ve Humus’ta ‘inşa eden güç’ etiketi ekleniyor.
Boru hattında yüzen Filistin sevdası!
Gazze’yi ağızlarından düşürmeyenler İsrail’in Filistinlilere ait doğalgazın gasbına ortak oluyor.
Tampon pazarı
Hamburg buluşmasının öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Amerikan politikasının yeni kodlarını veren önemli bir açıklama yaptı. Bu kodlar potansiyel olarak Suriye’nin geleceği açısından hem istikrara hem de belirsizliklere işaret ediyor. ‘Belirsizlik’ işler istenildiği gibi yürümediğinde oyun içinde oyun oynama, oyun bozan olma ve yeni müdahalelerde bulunma imkânı veren bir politika.
Körfez krizindeki rahmet!
Bu kavga sırasında uluslararası basının dikkat çektiği başka bir nokta da şu oldu: Suudi Arabistan 11 Eylül sonrası El Kaide’ye karşı aldığı önlemler ve 2014’ten itibaren IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona sunduğu katkıyla Washington’ın takdirini toplasa da Suudi Arabistan, IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerin beslendiği küresel ağları finanse etmeyi sürdürüyor. Bu ağda Asya’dan Balkanlar ve Avrupa’ya kadar binlerce cami var.
Irak’ı kurtarmak!
Iraklılar bir nevi Amerikan işgal güçlerine karşı vermedikleri savaşı IŞİD’e karşı verirken esasen iyi kötü bir kurtuluş mücadelesi yürüttü. Bu mücadeleyi Irak’ı yeniden inşa sürecinde temel bir motivasyona dönüştürebilirlerse işte o zaman savaşı gerçek anlamda kazanmış olacaklardır. Ne yazık ki bu konuda ciddi kaygılar var.
Trump’ın kimyası bozuk Suriye siyaseti
Beyaz Saray’ın doğrudan Şairat üssünü hedefe koyan uyarısındaki amaç ne? ABD neyin peşinde? Yeni bir kimyasal tezgâhla Suriye tekrar vurulacak mı? Tam da Suriye ordusu ve müttefikleri Rakka ve Deyr el Zor yönünde IŞİD’e karşı ilerlerken!
Taht kavgasından Badiya Çölü'ne
Suud’daki taht oyunu bölge siyasetine ivedilikle yansır mı? Birçoğu Kral Selman’a gidici gözüyle bakıyor. Oğlu Muhammed tahta oturmadan ipleri ele alabilir. ‘Fiili Kral’ın olası taht oyunlarına karşı Washington’ın desteğini sürdürmek ve kendini ispat etmek için Trump’la gündemlerini daha fazla paralelleştirmesi mümkün. Bu ortaklığın Suriye sahnesine yansıması daha saldırganca olabilir.
Ya Fırat kızıla çalarsa!
Bu saatten sonra Rusların Kürtleri kendilerine çekebilmek için daha somut adımlar atması ve garantör olarak öne çıkması gerekiyor. Rojava’da ortaya konulan özerklik modelini Suriye anayasasına yansıtacak gerçek değişiklikler bu adımların başında geliyor. Diğer yol yani karşılıklı güç gösterisi sonu gelmez kanlı perdelerin açılması demektir.
Puslu havada ‘Amerikan hilali’
Sabık Amerikan başkanlarının yaptığını Donald Trump daha çıplak ve pervasızca tekrarladığı için olup bitenler göze batıyor. Trump sayesinde çirkinlik abidesinin üzerindeki aldatıcı kisve biraz daha kalkıyor! Hesaplar IŞİD’i başarısızlığa uğratmanın çok ötesinde.
IŞİD’in püskürtülmesi, Haşd’ın Kürtleri ve alabora hesaplar
Kurtarılan bölgeler Ezidi güçlerine bırakılsa da bu durum Bağdat’a Peşmerge engeline takılmadan Şegnal’e gitme imkânı veriyor. Irak güçleri Peşmerge’nin rızası olmadan yukarı çıkamıyordu. Merkezin kuzeye dönüşünden KDP gibi PKK de rahatsız.
Terör sofrasında terör muhabbeti
Bazı şeyleri tekrar tekrar hatırlatmayınca olmuyor. Mesela Amerikan Kongresi’nin 11 Eylül raporu neden tartışılamıyor? Raporda El Kaide’nin finans kaynağının Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’deki bağışçılar olduğu tespiti yer alıyor. Ancak saldırganlar ile Suudi Arabistan arasındaki bağlantıların anlatıldığı 28 sayfalık bölüm gizli tutuldu.
Ah Katar vah Katar!
ABD’nin tutumu krizin gidişatını tayin etmede önemli. Belli ki Suudi Kralı Selman, Trump’tan cesaret alıyor. Trump, İran’ı kuşatmaya odaklı bölgesel politikalarını Suudi Arabistan ve BAE ile yürütürken Katar’ı bir adım geriye itti.
Dehşet döngüsü: Cihadın kullanışlı çocukları
Önümüzde seri katil soğukkanlılığında sırıtan bir dehşet döngüsü var: Askeri ve siyasi müdahalelerle cihatçı grupların beslendiği koşulları yaratan; işler çığırından çıkınca ve şiddet kendi sokaklarına ulaştığında teröre karşı sözde uluslararası koalisyon kuran; sivil kayıplarla yeni mağduriyetler yaratan; intikam hislerini körükleyen ve coğrafyadan coğrafyaya sıçrayan bir kısır döngü.
Jöleli-Arap-İslam NATO’su
Amerikan silahlarıyla Yemen’i yerle bir ettiği halde Husi milisleri ve devrik Başkan Ali Abdullah Salih’e bağlı ordu güçleri karşısında başarısızlığa uğrayan Suudi Arabistan ve ortaklarının Irak ve Suriye’de sahaya ordu indirmesi fevkalade fantastik bir vizyon.
Oryantal Trump!
ABD’nin kılıç şakırtısı altında keseyi doldurduğu verimli Riyad seferinden sonra Amerikan-Suud ortaklığının bölgesel meselelere nasıl yansıyacağı önemli. Asıl kritik mesele bu. Ziyaretten çıkan sonuçlar, Trump’ın Irak ve Suriye siyasetinde önemli bir ver olacaktır. İran’ı önlemeye odaklı yaklaşım Suriyeli Kürtlerle kurulan ittifak dahil sahada birçok ilişkinin yeniden tanımlanmasına yol açabilir.
Diplomaside Yerkelizm
Dilim sürçseydi de 'Merkelizm' deseydim. En azından içinde AB’nin bekâsına dair bir kaygı olurdu. ‘Yerkelizm’in onunla hiç alakası yok. Yerkel, Soma’da işçiye tekme atandır. Arkası sıvazlanmış başbakanlık danışmanıdır. Taltif edildiğinden beri devlet tekmesinin adıdır.
Noktalı virgül
Mevcut bilgiler ışığında görüşmenin ‘noktalı’ değil ‘noktalı virgül’ rejimine uygun gittiği anlaşılıyor. Yani Türkiye’nin Kore savaşına katılarak kendini kabul ettirdiği NATO ortaklığının gölgesinde ABD, Suriye’de bildiğini okurken Türkiye de sızlanmaya devam edecek. Geçiş dönemindeki Trump çaresizce Erdoğan’ın son umuduydu.
Fars mı seçim mi?
Sandığa dair dinamizm, 1979’da Şah’a karşı olduğu gibi İran toplumunun hesaplaşma potansiyeline dair de bir şeyler söylüyor... İran’da siyaset ince ince işleniyor ama kantarın topuzunun pek ağır indiği yerler de az değil. Siyasal-toplumsal türbülans potansiyeli ne kadar yüksekse siyaset yeteneği de o kadar derin.
Fransız çıkmazı!
Olası bir Frexit, Brexit’le kıyaslanamayacak kadar AB projesine yönelik yıkıcı etkiler taşıyor. Yeniden ‘ulus devlet’ rejimine döndüğü takdirde Avrupa’yı içine çeken yeni türbülanslar olacaktır. ‘Küresel cambaz’ Macron ile ‘inatçı yerel’ Le Pen arasında bir seçim. Nedense ‘zavallı Fransızlar’ diyesim geldi!
Çatışmasızlık bölgeleri: Bu tampon, başka tampon
İran, Astana sürecinin sacayağından biri. Başından beri Rusya ve Türkiye ile birlikte ateşkesin garantörü. Burada vekâlet savaşının finansörleri olarak pek sessiz duran Suudi Arabistan ve Katar’ın takındığı tutumunun yanı sıra, Astana’ya temsilci gönderen ABD’nin ikili oynayıp oynamadığına bakmak lazım.
İsrail'in IŞİD ve El Kaide aşkı!
IŞİD korkusunun ulusal politikaları tayin eder hale geldiği Batı'da da kalkıp “İsrail El Kaide ve IŞİD’i destekliyor” demeniz ‘antisemitist’ diye damgalanmanıza yeter. Batılı istihbarat servislerinin Amman Operasyon Odası üzerinden radikallerle çevirdikleri oyunları hatırlatmanız da sizi kurtarmaz!
Şengal ve Rojava’ya vurmanın anlamı
Saldırılar devam ederse YPG, Rakka periferisindeki güçlerini kuzeye çekmek zorunda kalabilir. Ya da ABD’yle ortaklığın kendilerini koruyamadığını düşünen Kürtler Rakka operasyonundan tamamen çekilebilir. Bu da Türkiye’nin istediği bir sonuç.
Suriyelinin canı, Katar’ın fidyesi
Bir ülke lime lime edilirken, insanlar yerlerinden olmaya devam ederken, demografik yapı alt üst olurken bu savaşı bitirmek için bütün kanalları zorlamak yerine hala El Kaide ve Kaidevari örgütler üzerinden Suriye’ye karşı yeni operasyon hazırlıkları yapılıyor.
Yerim daraldı ama oynayacağım!
Normal mantık yüzde 51’in içerde toplumun geri kalanıyla diyalog, dışarda da ilişkilere çeki düzen verme mesajı içerdiğini söyler. Bu ülke normalini kaybedeli çok oldu. Erdoğan kendisiyle özdeşleşen bir rejim değişikliği peşinde top çevirebildiği sürece bu mesajı almayacaktır.
Yemen için de ağlar mısın İvanka!
Trump’ın 29 Ocak’ta ilk saldırı emrini verdiği Beyda’daki bombardımanda 10’u kadın ve çocuk 30 sivil öldü. Amerikan bombaları insancıldır, masumları öldürmez, değil mi İvanka?
Ebu İvanka! Saçma sıkan kovboy!
Elbette Trump bu saldırıdan eli boş dönmüş sayılmaz. Bir kere ‘terörist’ olarak lanetlediği İslamcı militanların gönül defterine ‘Ebu Ivanka’ (Ivanka’nın Babası) olarak yerleşiverdi. Rus lider Vladimir Putin de 2015’te müdahaleye başladığında öte tarafta ‘Ebu Ali’ olarak selamlanmıştı.
Kimyasal dehşetten sonra
Kazanma trendindeki Suriye yönetimi, uluslararası bir müdahalenin önünü açan kimyasal saldırıda bulunacak kadar aptal mı? Üstelik, Rusya gibi uluslararası bir sigorta sahada yanındayken yakaladığı bu eşsiz ortaklığı neden tehlikeye atsın?
Kerkük; ateş orada, duman burada
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan "Hemen o bayrağınızı indirin, yoksa geri adım atmak zorunda kalırsınız" diye çıkıştı. Irak’ta siyasetin kalbine yakın birkaç kişiyle konuştum: “Erdoğan’ın bağırmasına ne gerek var, sessizce Kürdistan sınırını iki gün kapatsın Barzani bizimle anlaşmak için ayağımıza gelir.”
‘Kiril Mücahitlerle’ yüzleşme
Orta Asya cumhuriyetlerindeki hızlı selefileşme, etnik bağlar sayesinde Rusya’nın içini de etkiliyor. Haliyle bu durum meseleye sınırları aşan bir konseptten bakmayı zorunlu kılıyor.
Kürtlerin 'çıkış' senaryosu
Fırat Kalkanı’nın oluşturduğu baskı, YPG’nin kontrol ettiği alanlara Suriye ordusunun dönüşünü kolaylaştırıyor mu? Türkiye ve Rusya bu konuda ortak bir hesap içinde olabilir mi? Bu, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta.
Gürültü hasılatı
Milliyetçi-muhafazakâr çevreler portakal hançerleyerek Avrupa’ya haddini bildirmenin gururunu yaşayabilirler. Fakat bu sarhoşluk, Türkiye’nin artık bir ‘sorun’ olarak görüldüğü gerçeğini değiştirmez. Sadece Avrupa’daki aktörler değil ABD de 16 Nisan referandumunu etkilememek için sözlerini ertesi güne saklıyor.
‘Menbic Düzeni’nden Rakka’ya: Uygunsuz adım marş marş!
Rakka’dan sonra en kritik soru: Rus ve Amerikan etki alanları nasıl birleşecek? Zurnanın zırt dediği yer işte burası. O noktaya giderken kilit konuma yükselen Kürtlerin tutumu belirleyici olacak. Bu yüzden Rusya Kürtleri yakın planda tutuyor.
Menbic’te oyunu bozan oyun ve bayrak savaşı
El Bab’ın sokaklarında mehter marşıyla asker dolaştıran bir düşünce biçimimin öngörülebilir hiçbir yanı kalmadığından “Türkiye yarın ne yapacak” sorusunun yanıtı da muallakta. Türkiye’nin Şengal ve Menbic’i yakın plana alan müdahaleci çizgisi “Osmanlı’da oyun bitmez” mottosuyla dallanıp budaklanıyor.
Bab’tan sonra Menbic tuzağı
TSK destekli bu grupların Tadif’te Suriye ordusu ile çatışmaya girdikleri gibi tekrar Türkiye’yi istemediği bir yere çekmeyeceklerinin hiçbir garantisi yok. Bu örgütlerden gelen açıklamalar alarm vermek için yeterli.
Beyaz ile siyah inci arasındaki Kürt kaderi
Kürtler ve petrol… Bir kart olarak petrol güçler arasında dans etme imkânı veriyor. Ama aynı zamanda Kürtlerin geleceğini de dans ettiği güçlerin eline bırakıyor. Bir tarafta Irak, İran ve Türkiye, beri tarafta küresel rakipler ABD ve Rusya. Bütün kozların petrol üzerinden şekillenmesi manevra alanı açsa da ciddi bir zayıflığı da beraberinde getiriyor.
İyi Şii kötü Şii!
Suud'un Irak'la flörtünden ne çıkar? Trump'ın İran'ı kuşatma stratejisiyle Cübeyr soluğu Bağdat'ta aldıysa eski bir hesap güncellenmiş demektir: Direngen Şii'ye karşı edilgen Şii'yi bariyere dönüştürmek.
Kürt’ü seven Kürt’ü döven!
Suriye yönetimi Rojava’daki özerklik projesiyle ilgisi olmayan bazı Kürt parti temsilcisi ya da bağımsız kişileri Şam’a davet ederek “PYD bütün Kürtleri temsil etmiyor, başka muhataplar da var” demeye çalıştı. Bu, Türkiye’nin 2012’den sonra Cenevre sürecinden PYD’yi dışlamak için KDP çizgisindeki partileri öne çıkarmasına benzer bir taktikti… Peki, Kürt’e karşı Kürt taktiğinin devamı geldi mi?
Kürtlere göre Rakka’da Türkiye olmayacak
Trump, Rakka'ya Kürtlerle mi gidecek Türklerle mi? İbre her şeye rağmen Kürtlerden yana ama Türkiye’nin ‘oyun bozucu’ kapasitesini ve stratejik dengelerin kararlar üzerindeki etkisini göz ardı ederek öngörüde bulunmak yanıltıcı olabilir.
Fırat’ın fısıldadıkları
ÖSO’ya yakın kaynaklar diyor ki Suriye ordusu ilerleyip Tadif’i kontrol altına almaz ve Güney Bzaa üzerinden lojistik destek hattını kesmezse Fırat Kalkanı, IŞİD’e karşı ilerleyemez. Peki, Suriye ordusu vekalet savaşının ana kumanda merkezi olan Türkiye’ye bu iyiliği yapar mı?
IŞİD’in PYD’den gizli talebi: Kürt İslam devleti (6)
IŞİD’in Kürtlerden bir talebi vardı: Selâhaddîn Eyyûbî gibi İslam devleti ilan edin. Ret yanıtının intikamı Kobani’den alındı.
Rakka’yı Suriye’siz kurtarmak!
Ortadoğu’nun tozunu yutmuş deneyimli diplomat, Kürtlerin Araplara, Alevi ve Şiilerin Sünnilere ya da Sünnilerin ötekilerine karşı bir savaş yürüttüğünü sanıyor. Konuşmanın kayda değer tarafı Kürtlerle ilgili. Türkiye ile YPG’nin Rakka operasyonunda bir araya getirilebileceğini düşünüyor!
Golan’ın Çerkesleri: Ateş hattında hayat (7)
Kuneytra’da köylerini kaybeden Çerkesler, Medinetü’l Baas’ta kapılarını bize açtı.
Suriye’de ABD’ye Mehmet olmak!
Trump’ın niyeti Rusya ile birlikte çözüm üretmekse bunun uluslararası aktörleri götüreceği yer Suriye yönetimi ile yeniden el sıkışmaktır. Fakat İran karşıtlığını bölge politikasının merkezine alan bir liderin, Tahran’ın en önemli ortağını ödüllendirecek bir yola girmesi hayli şaşırtıcı olur.
Türk'ün eliyle Rus ruleti: Cihatçıyla cihatçıyı temizlemek!
Suriye krizi nadir bulunacak bir savaşın bütün çelişkilerini içeriyor. O yüzden günü gününü tutmayan tutumlar üst üste biniyor.
Trump’ın levhasız yolu
Trump, George W. Bush’u bile aşan hesapsızlığıyla belki Ortadoğu’da çuvallamadan Amerikan kurulu düzeninden fren hamlesiyle karşılaşabilir. Trump’ın önüne Suriye ile ilgili beklediği harekât planlarını koyan Pentagon ve Dışişleri illaki sahadaki güçlü aktörlere ve faktörlere dikkat çekecektir.
Savaş kendini dayatırsa Kürtler ne yapacak? (5)
Şam’la pazarlıklardan ne çıkar bilinmez. Ama kuzeyin pratikleri, güneyin sonuna kadar görmezden gelebileceği bir çözüm modeli değil. En azından Rojava’daki özerklik hareketi, Suriye’nin gündemine adem-i merkeziyetçi bir modeli soktu.
Şam’dan Kamışlı’ya: Özerklik gerilimi (4)
Kürtlerin inşa ettiği özerkliğin önündeki kırmızıçizgi çok belirgin. Ancak Şam’da Kürt faslı eskisi gibi ‘inkârcı’ değil. Ankara’nın Kürtleri ezme fikri de karşılıksız.
Halep bir Pirus zaferi mi? (3)
Eski Halep'te Esad'ın posterleri dikildi, yaralı kentte Suriye bayrakları yeniden asıldı. Peki enkazın siyasi bir faturası olacak mı?
Halep: Vurulmuş tarih (2)
Nice imparatorlukların gelip geçtiği tarihi Halep’in üzerinden sanki Moğollar bir kez daha geçmiş gibi.
Suriyelilerin Suriye’si (1)
Ateşkes, savaş yorgunu Suriyeliler için ufak bir teselli. Bu teselliyi yok eden ise 5.5 milyon Şamlı'nın içtiği suyun zehredilmesi.
Sıradaki İdlib Emirliği; ibretlik bir miras
İdlib, cihadi örgütlerin Suriye için düşledikleri modelin pratik bulduğu bir vilayet. Sırtını yasladığı yer Türkiye. Halep’ten sonra gözler hem burada hem de cehennemin eşiğinde duran Türkiye’de.
Mahşerin üç atlısı!
Ankara, Rusya ve İran’ın çizgisine geldi; gelmek zorunda kaldı. Suriyelileşen bir Türkiye, düşürülen bir uçak ve yerde yatan bir Büyükelçi… Başka ne çare?
Suikastı Moskova’nın nasıl okuduğu önemli!
Ruslar da Türkler gibi bunu Türk-Rus ilişkilerine suikast olarak okumayı tercih ederse mesele çok ciddi bir krize dönüşmeden atlatılabilir. Ama Ankara’nın Moskova’ya borçlu hali her halükarda birkaç kat artacaktır.
Hezimetten Türk usulü zafer çıkarmak!
Düşen Halep bir kurbandı. ‘Yeni Osmanlı’nın ihtiraslarının kurbanı! İran’ın ittifak ağını çözmeye çalışan Körfez’in kurbanı! Batı’nın İsrail namına Suriye’ye karşı beslediği düşmanlığın kurbanı! Ya cihatçılardan kurtarılan Halep? O da Türk-Rus ilişkilerindeki normalleşmenin diyeti!
Türk'ün Türk'le, Türk'ün Rum'la imtihanı
Kıbrıs’ta barış neden sağlanamıyor? Barıştan kim ne anlıyor? Meselenin anlaşılması için Rumlara kulak verip, Rum mülklerine yerleştirilen ve yarın endişesi taşıyan Türkiyeli Türklerin arasından geçip, 1974'ten beri siyasal ve kültürel olarak asimile edilmekten ve ekonomik olarak Türkiye'ye bağımlı hale gelmekten yakınan Kıbrıslı Türklerin hissiyatını bilmekte fayda var.
Dua kardeşliğinde son perde
Suriye’de silahlı grupların hezimeti en fazla Türkiye’yi alakadar ediyor. Aşağıda Halep düştükçe sancısı yukarıyı vuruyor. Komşuda devrim macerasının doğasında bu var!
El Bab! Felaket Kapısı!
Doğrudur, El Bab ‘kapı’dır. Rakka’ya da açılır, Halep’e de. Bugünlerde bizimkiler de o kapıyı tokmaklıyor. Umuda açılır sanıyorlar, seraptır ve dahi yalan!
Asya’nın NATO’sunda Türk’ün yeri
Oval Ofis’te kim oturursa otursun NATO’daki bir müttefikin Çin ile ABD arasında kurulan tahterevallide gidip ağırlığını karşı tarafa bindirmesine seyirci kalmaz.
Trump Trump Trump! Sinir bozucu gerçekler…
Özetle 'Irak’ta asla olmamalıydık. Ortadoğu’yu mahvettik' diyen bir kişi küresel bir gücün dümenine geçiyor. Bu söylem Amerikan müdahaleciliğini azaltacaksa iyi. Bu konudaki bakış açısıyla peşinen Nobel Barış Ödülü almış Barack Obama bile kayda değer bir değişim getirememişken Trump gibi öngörülemeyen bir kişilik için iyimser olmak da naifçe.
Trump dünyanın sonu mu?
Trump’ın süper güç olarak dünyaya düzen vermekten vazgeçip Amerika’nın içine bakmaktan bahsederken sergilediği tutum küresel alemi yakından ilgilendiriyor. Bunun da özellikle Ortadoğu’nun diktatörlerinin işini kolaylaştıracağına dair Arap aleminden öne çıkan yorumlar var. Sanki Demokratlar, Ortadoğu’nun en pespaye rejimleriyle işçi dışlı değilmiş gibi. Sanki geçmişteki Amerikan başkanlarının tek derdi dünyaya demokrasi getirmekmiş gibi.
Bu kez Rakka’nın gazabı!
Ve herkese zılgıt ata ata sonunda dünya aleme madara olmak niye! “Suriye Suriyelilerindir”, “Irak Iraklılarındır” demek zor mu? Bagajındaki tarihle kim kime “Yürü ya kulum” demiş ki size desin.
Halep cehenneminde yakıcı kartlar
Türkiye’nin hangi seçeneğe oynayacağı Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını bitirecek bir işbirliğine bağlı. Türkiye tarafından köşeye sıkıştırılmış bir Rojava belki Rusya’nın da işine gelebilir.
'Hacı' Bekir'in ekseni kaybediyor!
Bütün bu karmaşık iç dengelere rağmen Aun, 2005’ten bu yana izlediği siyasi çizgiyle Suudilerin boğazına saplanan bir kılçık sayılır. İran da bunu böyle okuyor olmalı ki Aun’un seçilmesini direnişin zaferi ilan etti.
Rojava’yı Esad’a kemiksiz teslim etmek! Öyle mi?
Restleşmelere ve suları test eden hamlelere bakıldığında Suriye’de herkesin final sahnesine hazırlandığını görüyoruz. Ruslar da Amerikalılar da Kürtlerin Ortadoğu’nun en dinamik gücü olduğunun farkında. Hâliyle bu ‘sinir savaşı’ bitmez.
Musul’dan sonra nasipse Rakka! Amma velakin fakat…
IŞİD’i önleyebilecek mantıklı bir strateji, Suriye tarafından Suriye ordusu ve YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte geliştirilebilirdi. Bunlar da Türkiye’nin düşman bellediği iki güç.
Musul’a beş kala!
Savaş ölüm demektir. “Siviller ölmesin” diye yakarmak dururken, Türkiye sınırlarını kullanan milis güçlerinin 5 yıldır yürüttükleri mezhepçi savaş ortadayken “Sünniler, sadece Sünniler” diye tutturanlara “Sahi sizin B planınız nedir” diye sormazlar mı?
Musul’u ne yapsak? Musullulara bıraksak! Birlikte kurtarsak! Parçalasak! Dağıtsak!
Sorun Sünni-Şii kavgasına indirgenemeyecek kadar geniş, derin ve çetrefilli. Muhammed Beyatlı’ya “Asıl sorun nedir” diye sordum, cevabı pek acıydı: “Mesele Sünnilik ya da Şiilik değil herkesin mezhebi dolardır.”
Dicle’dir kalkanın adı paşam! Ama bu Musul o Musul değildir!
Şam’da Emeviye Camii’nde namaz kazaya kaldığı gibi Musul’daki Ulu Camii de sanıldığı gibi yakın olmayabilir. Bu coğrafyada bir nefeslik mesafe bazen bin fersahlık mesafedir. Strateji dediğin bazen gayyadır. Bir sarkmaya gör, gerisi kâbustur.
Korkunun İdaresi
Daha kirli çarşıda yürütülecek işler vardır. Hesap başkanlıktır, gidişi olmayan ebedi bir iktidar tahayyülüdür! Yeni bir hikâyedir yazılmak istenen, ötekileştirdiği, tepelediği insanların ve fikirlerin olmadığı. Sözüm ona 15 Temmuz’a direnmiş ‘demokrasi kahramanı’nın trajik halidir bu.