Sosyalizm Kazanacak!
/ Emekçiden / Soma’da Dördüncü Celse | Hukuka Marksist Bakış

Soma’da Dördüncü Celse | Hukuka Marksist Bakış

on 25 Ekim 2015 - 21:17 Kategori: Emekçiden, Gündem

150413092048_soma_relative_624x351_afp

Manisa Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Soma Davasının 4. ve en son gerçekleşen duruşması 23 Ekim’de sona erdi. Oldukça gergin başlayan duruşmada acılı aileler isyanlarını gerek mahkemede salonunda gerekse salon dışında bir kez daha haykırdılar.

Davanın başladığı 14 Aralık çarşamba günü sanıkların salona girdiği sırada “Benim 10 aylık bebeğimi yetim bıraktınız!”, “katiller!” diye acılarını haykıran aileler arasında yer alan, katliamda kardeşini kaybeden bir kadın dinleyici sanıklara pet şişe fırlattı. Bu durumu fırsat bilen müdafiler mahkeme başkanından salonun boşaltılmasını isterken faciada oğlunu kaybeden acılı bir baba ise “senin çocuğun öldü mü?” diye şirketin avukatlarına çıkıştı.

Geçtiğimiz duruşmada 4 müştekiyi dinleyen mahkeme heyeti bu duruşmada da mağdurları dinlemeye devam etti. Mahkeme başkanının sorduğu sorulara cevap veren bir işçi “Vardiya bitmişti. Biz de arkadaşlarla yukarı çıkıyorduk. Yukarı çıkarken arkadaşlar bize yukarıda patlama olduğunu söyledi. Daha önce de böyle patlamalarla karşılaştığımız için bu da onlardan biridir dedik ve arkadaşlarla şakalaşmaya devam ettik baktık ki duman gitmiyor mekanizeye gidip oturduk. Sonra yanımdaki arkadaşlar bayılmaya başladı, ben tek kaldım, oksijen tüplerinin oraya gittim.” Gaz maskesinin çalışıp çalışmadığını soran mahkeme başkanına cevap veren işçi “Yok, çalışmadı. Zaten gaz maskesinin alt tarafını tuttuğumda alev topu gibiydi.” dedi. Gaz maskesinin en son ne zaman verildiğini ve bakımının yapılıp yapılmadığı sorularına ise “Bu benim 5 yıl içinde verilen ikinci maskemdi. Bakımları ise 1 kez yapıldı” dedi. Mahkeme heyetinin sorduğu maden ocağında çalışması için eğitim verilip verilmediği sorusuna ise “Vallahi, işletmeye alındıktan 15-20 dakika sonra madene indim. Hiç eğitim almadım. Ustabaşı önüme kâğıt koydu, kâğıdı imzalayıp aşağı indim… Zaten şirketin derdi kömür, onlar senin bir dakikada kaç kürek kömür atıp atmadığına bakarlar.” diyerek cevap verdi. “Müfettişlerin geleceğini önceden biliyor muydunuz?” sorusuna ise “Evet, daha önceden biliyorduk. Onlar geldiği için ayağımızı ona göre denk alıyorduk.” diye cevap verdi. Hâkimin şikâyeti olup olmadığına dair sorusuna uzun bir süre sessiz kalan maden işçisi derin bir yutkunmadan sonra “Şikâyetçi değilim.” dedi. Bu durum sömürüyü ve yoksulluğu nefesleri kadar yakından hisseden işçilerin, baskı ve korkutma karşılığında düştükleri ikileme çok iyi bir örnekti. Zira kısa bir süre önce işçilere davadan çekilmeleri için şirket tarafından baskı uygulandığı ve para teklif edildiği gibi söylentiler ortaya çıkmıştı.

Sanıklardan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. İşletme Müdürü Akın Çelik’in heyet tarafından dinlenen işçilere bir amir misali soru sorması üzerine davacı avukatları ve aileler “Sen mahkeme başkanı değilsin, sanıksın” diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Akın Çelik ‘i uyardı.

Dinlenen bir başka işçi de heyetin sorduğu “Soma işletmelerinde üretim mi emniyet mi önce geliyordu?” sorusuna “Üretim, zaten Soma işletmesinde her zaman üretim önde gelir” cevabını verdi. Bu esnada katliamda oğlunu kaybeden acılı bir anne ağlayarak fenalık geçirdi. Heyetin yaşam odalarına ilişkin soru sorduğu bir başka işçi “Yaşam odası olsaydı o kadar işçi hayatını kaybetmezdi” dedi.

Davanın son günü müşteki avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, tutuklu sanıkların tutuksuz yargılanmalarını isteyen davalı avukatlarına “Sanık avukatları metafizik bir görüşe sahiptir. Bizim, sanki hukuk dışı nedenlerle sanıkların tutuklu yargılanmalarını istediğimizi düşünüyorlar. Biz kesinlikle böyle bir şey düşünmüyoruz, hukuk disiplinine bağlı olarak hukuki nedenlerden ötürü sanıkların tutuklu kalmasını istiyoruz. Eğer tutuklu sanıklar bırakılırlarsa, ya Türkiye’den kaçacaklar ya da delil karartma yoluna gidecekler” şeklindeki açıklamasıyla cevap verdi. Konuşmasına devam eden Kozağaçlı “Hava gazını açık bırakıp çıkan taraf sanıklardır. Bu konuda hiç bir şüphe yoktur. İlliyet (nedensellik) bağı var, sonuç var. Ama bir tek şey eksik tutuşma tam olarak nerde başladı? Onu bilmiyoruz ama onu da araştırıp bulacağız” dedi. Söz alan madenci yakınları adına davacı bir başka avukat ise “Bu tutuklu sanıklar gerçekten işçilerin başına Azrail olmuşlar. Şu an korkudan mağdurlar, aileleri ve yakınları şikâyetçi bile olamıyorlar. Bunlar tutuklu iken bile böyle bir güce sahipse tahliye edildiklerinde Azrailliklerine geri dönerler.” diyerek sanık şirket yöneticilerinin tutukluluğunun devamını istedi. Müşteki avukatlarından Can Atalay cezaevinde bulunan bir tutuklu sanığın “Madene ilk önce mağdurların alınması” talimatını verdiğini söyledi.

Davanın ilerleyen saatlerinde söz alan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan “Bizler 30 yıl boyunca yaptığımız işi düzenli yapan, bu işten kazandıklarımızı tekrar işe yatıran kişilerdik. Bu olay olduktan sonra bizler sosyal medyada linç edildik… Bu şirkette 3 bin kişinin işini devam ettirmesi için hala burada elimden geleni yardımı yapıyorum… İş güvenliği bizim için çok önemlidir… Soma’da söyleniyor iş, aş zor diye. Evet, Türkiye’de iş, aş zor ama bu bizim sorunumuz değil Türkiye’nin sorunudur.” diyerek yüzsüzlüğün dibine vurdu. “Ben değil kaçmak, kovsalar dahi bir yere gitmem. Benim işimin başına dönmem lazım, en azından bir telefon ve bir bilgisayar başına geçmem lazım. Bu nedenle tahliyemi talep ediyorum” dedi.

Can Gürkan’dan sonra söz alan bir şirket avukatının “Madenciler günde 3,5 saat çalışıyorlardı. Buna rağmen üretimde zorlama vardı diyorsunuz. Burada buranın emniyetini sağlamak için 4 saatlik uykuyla bekleyen kolluk güçlerinin yaptığı işten ötürü üretimde zorlama olduğu söylenmiyor da 3,5 saat çalışan madenci için mi üretimde zorlama var?” demesi üzerine davacı avukatları ve aileler büyük tepki gösterdi. Yeniden söz alan Selçuk Kozağaçlı “Ölen 301 işçi tembellikten mi öldü? Dediğiniz çok ayıp. Bu dedikleriniz savunma anlayışının dışına çıkar.” şeklinde tepki gösterdi.

Soma Davası 15 Aralık 2015’e ertelenirken mahkemenin verdiği ara karar gereği tutuklu sanıkların tutukluluk halleri devam edip, davaya 19 kişi daha katıldı.

Soma Davasının Dersleri

301 madenciye mezar olan Soma işletmelerinin yöneticilerinin tutuklu olarak yargılandığı dava devam ederken, davayı fiilen takip eden gelişmeleri aktarmaya çalışan Hukuka Marksist Bakış ekibi olarak, davanın dersleri üzerine bir takım değerlendirmelerimizi kamuoyu ile paylaşmak isteriz:

  • Soma A.Ş.’nin patronları ve yöneticileri, davanın başından beri takındıkları tutumu sürdürüyorlar. Sermaye sınıfının tavrı net. Sınıfsal çıkarları doğrultusunda davranıyorlar. Onlar için önemli olan ne 301 işçinin ölümüne neden olan ihmallerin ortaya çıkarılması ne de sorumluların yargılanması. Tek dertleri “yeniden iş başı yapabilmek”! Can Gürkan utanmadan işinin başına dönememekten duyduğu “üzüntüyü” anlatıyor. Bu sözler mahkemeyi ikna amacından öte anlamlar barındırıyor. Gürkan’ın sözlerinin altında yatan, derinden derine süregelen sınıf çatışmasıdır. Gürkan’ın tek derdi, “yeniden iş başı yapıp” sömürüye devam edebilmek. Onlara bir çift sözümüz var: Baylar, boşuna çene çalmayın! 301 işçinin kanı, yerin kat kat altında kalmayacak!
  • Son duruşmalarda iyice belirginleşen bir mesele ise, işçilerin şirket ve yöneticilerinden şikâyetçi ol(a)maması. Davayı takip eden arkadaşlarımızın aktardığı üzere, bütün olan biteni tüm çıplaklığıyla kavramalarına rağmen, şikâyetçi olup olmadıkları sorusu üzerine “derin bir yutkunmadan” sonra şikâyetçi olmadıklarını belirtiyorlar. Özellikle madenden sağ kurtulanlar ve hayatını kaybedenlerin yakınları için yaşadıkları acı henüz tazeyken, mahkemenin önünde “adalet talep etmekten” bile çekiniyorlar. Bunun tek bir açıklaması var. İşçilerin şikâyetçi olmamaları ya da şikâyetlerini geri almaları, şirketin (hatta belki de devletin) tehdit, baskı, rüşvet ve dayatmaları. Bu durumun panzehiri, Soma’dan Ermenek’e, Torunlar’a iş cinayetlerinde katledilenlerden geriye kalanlara elini uzatabilecek bir sınıf mücadelesinin gelişmesi olacaktır. Tekrarlıyoruz; davada görünüm kazanan şey, kelimenin en saf anlamıyla sınıf mücadelesidir. Bu mücadelede terazi hangi sınıftan yana çekerse, davanın gidişatını da o sınıf belirleyecektir.
  • Şikâyetten vazgeçen işçi ve işçi yakınlarının yanı sıra, acıları hala öfkelerine yansıyan onlarca, yüzlerce madenci yakını davayı ısrarla takip ediyor. Soma’da kaybettiklerini belki geri getiremeyecekler, ancak onların ısrarlı mücadelesi yeni Soma’ların önüne geçme çabasını barındırıyor. Yine: aleni bir sınıf mücadelesi! Sorumlulardan hesap sormayı, kaybettiklerine bir borç olarak görüyorlar.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı