Sosyalizm Kazanacak!
/ Emre Güntekin / İlerici Enternasyonal Çağrısı Üzerine: Sınırları mı Yıkar, Sınır mı Çeker? – Emre Güntekin

İlerici Enternasyonal Çağrısı Üzerine: Sınırları mı Yıkar, Sınır mı Çeker? – Emre Güntekin

on 21 Kasım 2018 - 19:24 Kategori: Emre Güntekin, Manşet, Polemik

Image result for sanders varoufakis progressive international

2016 yılında ABD Başkanlık Seçimleri’nde büyük sükse yaratan “Demokratik Sosyalist” Barnie Sanders ile eski Yunanistan Maliye Bakanı ve Avrupa Demokrasi Hareketi 2025 (DiEM25)’in kurucusu Yannis Varoufakis 30 Kasım’da “İlerici Enternasyonal”i ilan edeceklerini açıkladılar. Varoufakis 2016 yılından bu yana böyle bir enternasyonalin çağrısını yapıyordu. Tüm dünyada yükselen ırkçı, milliyetçi, otoriter rejimlere ve siyasal unsurlara karşı böyle bir oluşumun ortaya çıkışı önemli bir adım.

Tüm dünyada demokratik hak ve özgürlükler giderek daha fazla hedef haline geliyor. Zira eşitsizliğin böylesine yoğun olduğu ve alt sınıfların yaşam koşullarının giderek kötüleştiği bir dünyada demokrasi, insan hakları, özgürlükler egemen sınıflar için giderek lüks haline geliyor. Alt sınıflardan gelebilecek en ufak bir itirazın önünü tıkamak için ekonomide olduğu gibi bu konularda da kemerleri sıkmak zorundalar. ABD, Rusya, Türkiye gibi ülkelerde var olan otoriter iktidarlar sadece düzen karşıtı sosyalist hareketi değil, her türlü ılımlı, reformist muhalefete bile tahammül sınırlarını daraltıyorlar. Rusya’da Putin muhaliflerinin kirli suikastlerle nasıl ortadan kaldırıldığını biliyoruz. Türkiye’de Erdoğan rejiminin en önemli muhalif güçlerinden olan HDP’li siyasetçiler hala cezaevlerinde. ABD’de Trump kendisi hakkında Rusya soruşturmasını yürüten Adalet Bakanı’nı görevden alırken, devlet aygıtı üzerinde gücünü artırma peşinde…

Demokrat Parti içindeki “Demokratik Sosyalist” akımın sembolü haline gelen Barnie Sanders 2016 seçimlerinde Hillary Clinton’ı zorlayarak büyük sükse yaratmıştı ve eğer Demokratların adayı olabilseydi Sanders’in Trump’ı alt edeceği konusunda hemen hemen herkes hemfikir. Fakat Demokrat Parti içerisinde dönen dolaplar sonucunda Amerikan egemenlerinin ve savaş ağalarının tercihi olan Clinton aday olmuştu ve bir nevi Trump’a gün doğmuştu. Sanders hala Amerikan toplumundaki en sevilen siyasal figürlerden birisi, hatta yapılan anketlerde hala açık ara en popüler figür olarak karşımıza çıkıyor. Yannis Varoufakis ise ekonomik krizin en sert döneminde Yunanistan Maliye Bakanlığı yaptı. Kesinti programı karşıtı yaklaşımıyla muhalefet cephesinde popülarite kazanırken, AB egemenlerinin tepkisini çekmişti. Varoufakis’in 2015 yılında kurduğu DiEM25 geniş bir liberal entelektüel ve muhalif kesimin desteğini arkasına aldı: Julian Assange, Ken Loach, Noam Chomsky, Antonio Negri, Slavoj Zizek, Susan George… Hareket Pan-Avrupacılığı savunurken, AB’nin üzerindeki Brüksel merkezli Eurokratik statükonun kırılmasını, birliğin demokratikleştirilmesini ve entegrasyonun geliştirilmesini hedef olarak belirliyor. Ayrıca finansal piyasalara daha fazla kontrol getirilmesini; yoksullukla ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda daha fazla çaba sarf edilmesini savunuyor. 

Geçtiğimiz ay İngiliz Guardian gazetesinde “Future of the International Left” (Uluslararası Solun Geleceği) başlığı altında bir tartışma başlatılırken, Barnie Sanders ve Yannis Varoufakis birer makale yayınladılar.

Barnie Sanders’ın “A new authoritarian axis demands an international progressive front” (Yeni otoriter eksen enternasyonal bir ilerici cephe gerektiriyor) başlıklı makalesi ve Yannis Varoufakis’in “Our new international movement will fight rising fascism and globalists” (Yeni enternasyonal hareketimiz yükselen faşizme ve küreselleşmecilere karşı savaşacak.) başlıklı makalesi ortak vurgulara sahipler: Demokrasiye ve demokratik kurumlara inanç, dünyanın her yerinde yükselen otoriter sağ yönetimlere karşıtlık; serbest piyasanın, emeğin katı sömürüsünün, şirketlerin vergi kaçakçılığının, çevrenin yıkımının ve aşırı silahlanmanın eleştirisi…

Barnie Sanders makalesini “Gezegendeki her bireyin insani değerleri paylaştığı, hepimizin, çocuklarımızın sağlıklı büyümesini, iyi bir eğitim almasını, insana yakışır iş, temiz su, temiz hava ve huzur içinde yaşanılan global insan dayanışmasına dayanan gerçekten ilerici bir küresel düzeni kavramlaştırmak zorundayız… Zenginliğin ve teknolojinin sınırsız olduğu bir zamanda, tüm insanlar için iyi bir yaşam yaratma potansiyeline sahibiz. Bizi bölen ve bizi birbirimize kırdıran güçlerin sınırlar ötesinde birlikte çalıştığını biliyoruz. Bizde aynı şeyi yapmalıyız. Ortak değerlerimiz üzerine enternasyonal hareket oluşturabiliriz.” önerisiyle bitirirken; Varoufakis ABD’de 1929 Buhranı’ndan çıkışta önemli rol oynayan New Deal’dan esinlenerek Uluslararası Yeni Anlaşma (International New Deal) ve Uluslararası İlerici Bretton Woods önerileriyle bitiriyor. Ayrıca İlerici Enternasyonal’in potansiyel müttefikleri olarak İngiltere İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’i, kendi liderliğindeki DiEM25’in bileşenlerini, Afrika Ulusal Kongresi’nin ilerici unsurlarını, Meksika’nın yeni Devlet Başkanı Andres Manuel Lopes Obrador’u, Hindistan’da Modi iktidarının gericiliğine karşı mücadele eden unsurları harekete katılmaya çağırıyor.

Varoufakis yeni enternasyonalin gerekçesini ise benzeri bir hareketlenmenin sağ-milliyetçi cepheden gelmesi olarak gösteriyor: “Sermayedarlar enternasyonalist. Faşistler, milliyetçiler, ırkçılar –Trump, Bannon, Seehofer, Salvini gibi- onlar enternasyonalist. Bir araya geliyorlar. Başarısız olanlar sadece ilericiler.”.

Geçmişte olduğu gibi bugün de kapitalist kriz olağanüstü siyasal unsurların ve eylemliliklerin ortaya çıkışına zemin hazırlıyor. Irkçı, milliyetçi, otoriter rejimlerin ortaya çıkışı da, sınıf mücadelesinin yerel örnekler üzerinden yükselişi de bununla ilişkili. Varoufakis ve Sanders’ın kriz çözüm yöntemleri ise geçmiş deneyimlerden esintiler taşıyor. En başta Uluslararası New Deal söylemi… Varoufakis kendi politik jenerasyonlarının 2008 krizinin bir ürünü olduğunu ve 2008’in aynı zamanda kendi 1929’ları olduğunu belirtiyor. Ve çözüm olarak da 1929 Buhranı’ndan çıkış amacıyla 1933 yılında Roosevelt tarafından başlatılan “New Deal” politikalarını örnek alıyor. Eğitim ve sağlık gibi alanlarda kamusal harcamaların, reel ücretlerin yükseltilerek iç talebin artırılması, işsizliğin azaltılması gibi önlemler bu planın bir parçası.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından sosyal demokratlar eliyle uygulanan Keynesyen politikalar 1945-1973 arasında tüm dünyada bir refah toplumu doğurdu. Bretton Woods sistemi aracılığıyla Avrupa coğrafyası dolarize edildi ve bir anlamda ABD’nin ekonomik ve siyasal üstünlüğü tescillenmiş oldu. Fakat 1973 Petrol Krizi ile birlikte sistem bir tıkanma yaşadı ve neoliberalizm uluslararası kapitalizme yeniden genişleme imkânı tanısa da beraberinde çok daha büyük çelişkiler yarattı. Özcesi emeğin tepesine çökmek olan neoliberal program tüm dünyada iklimin sertleşmesini gerektirdi. “Demokrasinin beşiği” olan ülkelerde bile Demir Leydi’lere ihtiyaç duyuldu. Bugüne baktığımızda, benzeri otoriter figürlerin yükselişi sermayenin başka bir çözüm ortaya koymaktan aciz olduğunun göstergesidir. Dahası Varoufakis’in korumaya çalıştığı Avrupa’nın “birliği” istim üzerinde ve İtalya’nın Brüksel ile bütçe görüşmelerinin tıkanması, İngiltere’de süren Brexist tartışmalarının ardından birliğin geleceği karanlık görünüyor.

Barnie Sanders’a gelecek olursak… Mayıs ayında 2016 Başkanlık Seçimleri’ndeki kampanya danışmanı Jeff Weaver, Sanders’ın 2020 için aday olabileceğini açıklamıştı. Sanders’ın aday olmayı başarması halinde Trump’a karşı bir zafer kazanma ihtimali hiç de düşük değil. Bu tüm dünyada Trumpgillerin geriletilmesi ve Amerikan emekçi sınıfların daha “insancıl” ve “adil” bir kapitalizm altında yaşaması için umut verici bir adım olabilir. Fakat Sanders kendisini “demokratik sosyalist” olarak nitelendirse de en fazla ABD’nin İkinci Rossevelt’i olacaktır. Daha ötesi değil! 2015 ylında yaptığı bir konuşmada dile getirdiği “Herhangi bir yabancı ‘ism’e inanmıyorum, fakat Amerikan idealizmine derinden bağlıyım.” sözleriyle büyük ideallerinin olmadığını belirtmişti. Şunu da belirtelim ki Amerikan egemen sınıflarının bugün Sanders’ın “sosyalizm”ine bile tahammülü yok.

Demokrasinin sınırlarını genişletme adına verilecek her mücadelede elbette belirleyici olan sınıf mücadelesinin gücü olsa da, burjuva demokratik unsurların da bu doğrultuda vereceği mücadeleler önem arz etmektedir. Karanlığın koyulaştığı bir dönemde Sanders-Varoufakis ikilisinin atacağı “İlerici Enternasyonal” adımı bu anlamda önemlidir. Devrimci Marksistler bu tarz ilerici güçlerle sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını gözeterek taktiksel işbirlikleri kurabilirler; fakat kızıl bayraklarını teslim etmeden. Onları düzen karşısında radikalleşmeye zorlarlar, uzlaşmacı eğilimlerini ise teşhir ederler. Fakat tartışılması gereken soru şu: Daha önce birçok kez denenmiş ve başarısızlığı malul bir programı yeniden diriltmeye çalışmak sınıf mücadelesine ne kazandıracaktır, ne kaybettirecektir?

Daha insancıl bir kapitalizm isteği yeni bir yönelim değil. Sanders-Varoufakis ikilisi ve ilan ettikleri İlerici Enternasyonal’leri dünyaya bundan daha fazlasını vaad etmiyor. Kapitalizm doğası gereği dünyayı, insanlığı,  diğer canlıları, atmosferi, yeşili kısacası hayata dair her şeyi tüketerek ayakta durabilen bir düzen. En insancıl halinin bile insanlığın maruz kaldığı ağır sömürünün doğasını değiştireceğini düşünmek saflık olacaktır. Barnie Sanders, Varoufakis gibi siyasi figürler toplumun alt sınıflarının düzenden umudu kestikleri anlarda umut kaynağı olabilirler ve önümüzdeki dönemde böyle bir çıkışın yaşanması şaşırtıcı olmayacaktır. Fakat, kendilerinden beklentileri yüksek olan alt sınıflara yaşatacakları hayal kırıklığının bedeli sınıf mücadelesi için daha ağır olacaktır. Bunun son örneğini 14 yıldır İşçi Partisi’nin iktidarda olduğu Brezilya’da faşist Bolsonaro’nun seçimi kazanmasıyla görmüş olduk.

İnsanlığın asıl ihtiyacı olan şey insancıl, güler yüzlü vs. kapitalizm değil sosyalist bir devrimdir. Bunu ne ilerici enternasyonaller ne de reformistler başarabilir; bu sadece ve sadece emekçi sınıfların içerisinde kök salmış Devrimci Marksist bir öncünün başarabileceği görevdir. Bize lazım olan ise kapitalizmin arızalarını tamir etmek için yola çıkan İlerici Enternasyonal değil, Devrimci Marksizm’i rehber edinmiş yeni bir “5. Enternasyonal”*dir.

*5. Enternasyonal’in gerekliliği üzerine ayrıntılı bir yazı için: Yeni Bir Dünya Örgütü: 5. Enternasyonal

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı