Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / FARC, Referandumun Ardından | Ali İhsan İbkal

FARC, Referandumun Ardından | Ali İhsan İbkal

on 2 Haziran 2017 - 16:17 Kategori: Dünyadan, Gündem

Ekim 2016’da Kolombiya Devleti ile FARC(Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) arasındaki 4 yıllık müzakerenin ardından yapılan barış anlaşması referanduma götürülmüştü. Referandum’dan çıkan hayır yanıtının ardından anlaşmanın maddeleri yeniden düzenlenerek Kasım 2016’da meclisten geçti. FARC gerillaları ülkenin çeşitli yerlerindeki demobilizasyon alanlarına geçmeye başladılar. Bizim basında kayda değer ilgi görmese de birçok ülkenin burjuva medyası bu sürece büyük ilgi gösterdi. Süreci yürüten Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos Nobel Barış ödülüne layık görüldü. Papa ise sürece destek amacıyla Eylül ayında Kolombiya’yı ziyaret edeceğini açıkladı. Basın şimdilerde akıllarda kalan sorunun FARC gerillalarının sivil yaşama nasıl adapte olacakları olduğunu yazıyor. Ama gerillalarla yapılan röportajlar kafalardaki asıl sorunun başka yönde olduğunu gösteriyor: “Hayatlarımız güvende mi?”

Kolombiya’nın Barış Süreçleri

Bu sorunun sorulagelmesi boşuna değil. Tarihi; iç savaşlar tarihine hemen hemen denk olan Kolombiya, daha önce sayısız barış süreci deneyimi yaşadı. Bu deneyimlerin birkaçını incelemek bugün FARC gerillalarının kaygılarını anlamada da faydalı olacaktır.

1989-1990: M-191 örgütü hükümetle yapılan barışın ardından silah bırakıp partileşerek legal mücadeleye geçti. Çok zaman geçmeden üyeleri sağcı ölüm mangaları tarafından katledildi.

1998-2000: FARC ile başlayan müzakereler, hükümetin ölüm mangalarını engellememesi üzerine sonlandı.

2001-2002: FARC ile San Fracsisco ateşkes anlaşması imzalandı. Ateşkes hükümetin bir uçak kaçırma olayını bahane ederek müzakere masasını devirmesiyle sonlandı. Gerillaların yaşadığı güney bölgesi savaş alanına çevrildi.

Örneklerden de anlaşılabileceği gibi Kolombiya’nın barış süreçleri, silahsızlandırılan örgütlerin ABD ve hükümet tarafından beslenen paramiliter grupların kucağına atılmalarıyla son buldu. Peki örnekler bu kadar açıkken FARC neden tekrar barışa yanaştı?

FARC 1964 yılında kurulmuş bir örgüt. Bu da iç savaşta 53 yıldır süren bir mücadele verdiği anlamına gelir. FARC’ın içeriğine ileride değineceğiz, ama örgütün sırtını köylülüğe yaslayan; toprak sahipleri, uyuşturucu kartelleri ve paramiliter güçler ile mücadele üzerine kurulu bir yöntem tutturduğunu da göz önünde bulundurursak hareketin sınırlarına ulaştığı gerçeğini daha rahat kavrarız. 90’larda oldukça önemli bir sayıya sahip olan örgüt, Plan Colombia’nın2 ardından 2000’lerde ciddi bir gerileme yaşamıştı. Lider kadronun ardarda ABD destekli nokta harekatlarla öldürülmesi de FARC’ın çıkışsızlığını ortaya koydu ve müzakerelere yanaşmanın yolunu açtı.

2012’de başlayan son sürece böylece 2 aylık bir ateşkes ile girildi. Anlaşmanın maddeleri pek iç açıcı olmasa da FARC müzakereleri sürdürdü. Uzlaşılan anlaşma 2016 Ekim’inde referanduma sunuldu. Uzun süren savaşın ardından gelen bu barış anlaşmasının referandumdan geçeceği düşünülüyordu. Fakat gerek köylülerin ve yoksul halkın oy kullanmamasından doğan %37.5’lik katılım, gerekse de Muhafazkar Parti’den3 seçilmiş eski devlet başkanı Alvaro Uribe’nin “Teröristler evet diyor, o yüzden biz de hayır diyoruz” minvalindeki kampanyasının sonucu olarak sandıktan hayır sonucu çıktı. Devlet Başkanı Santos gerillalarla müzakereleri sürdüreceğine söz verdi.

Referandumun ardından Santos, eski başkan Uribe ile bir araya gelerek itirazları dinledi. Ardından referandumda hayır diyenleri de kapsayacak şekilde 57 maddeden oluşan anlaşmanın tüm maddelerinde irili ufaklı değişikliklere gidildi. İlk anlaşmanın maddelerini Marksist Bakış’ın önceki sayılarında incelemiştik4. Anlaşmaya getirilen önemli değişikliklerden birkaçı:

  • FARC bütün servetini ve mal varlığını devredecek. Bunlar iç savaş mağdurlarına ödenmek üzere ayrılacak.
  • FARC üyeleri eğer varsa karıştıkları uyuşturucu trafiklerine dair bildiklerini açıklayacaklar..
  • Anlaşma Kolombiya anayasasının bir parçası haline gelmeyecek.

Eski başkan bu anlaşmaya da hayır diyeceğini açıklasa da meclis oylamasında Uribe grubu oylamayı boykot etti ve anlaşma 130-0 oyla meclisten geçti. Tabi meclisteki bu danışıklı dövüş de Kolombiyalı egemenlerin bu anlaşmanın geçmesinden yana olduğu gerçeğini yansıtıyor. Bunun sebeplerine de ilerde değineceğiz. Şimdi sürecin şu an ne durumda olduğuna bakalım.

Demobilizasyon

19 Şubat 2017 itibariyle 7000’e yakın FARC üyesinin demobilizasyon alanlarına geçisi tamamlandı. Fakat gittikleri yerlerde boş araziler buldular. Hükümet gecikmeye sebep olarak arazinin zorluğunu ve alanlara yol olmadığı için ulaşım eksikliğini gösterdi. Birçok alanda gerillalar kampları kendileri kurmak zorunda kaldılar. 10 Nisan’a gelindiğinde kamplar kısmen kurulmuş; fakat FARC liderlerinin şikayetlerine göre aylar süren müzakere süreci ve planlamalara rağmen hükümet hala bu alanlarda vaadettiği imkanları sağlamamıştı.

Medyaya yansıyan pembe demobilizasyon kampı tablosuna bakarsak gerillalar gündüzlerini futbol oynarak, kitap okuyarak ya da film izleyerek; gecelerini ise doğru bilenin puan kazandığı FARC tarihi üzerine bilgi yarışmaları ve benzeri oyunlarla geçiriyorlar. Kamplarda doğum oranlarının da arttığından bahsediliyor.5 Fakat başta da bahsettiğimiz gibi FARC üyeleriyle yapılan röportajlardan herkesin hükümetin anlaşmaya uymayacağı kaygısını taşıdığı, ve hayatları için endişe ettikleri anlaşılıyor.

FARC üyelerinin 31 Mayıs’a kadar bu kamplarda kalmaları bekleniyor. Bu geçis alanlarında silahlarını teslim ettikten sonra Haziran itibariyle kayıt altına alınıp sivil yaşama geri dönecekler. FARC; eğer işler istedikleri gibi giderse, mücadelesini legal siyasi arenada sürdürmek istiyor. Fakat bu mutlu aile tablosunun ufacık bir kusuru var. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre FARC’ın terk ettiği alanlarda başka silahlı gruplar dolaşmaya başlıyor.

Birleşmiş Milletler FARC’ın demobilizasyon bölgelerine geçerek arkasında bıraktığı arazi ve kaynaklar için silahlı gruplar arasında bir rekabet savaşı olarak aktarıyor. Bu gruplar uyuşturucu trafiği ve yasadışı altın madenciliği yapıyorlar. Bu yüzden de aktivistleri kendilerine tehdit olarak görüyorlar. Geçtiğimiz yıl içinde insan hakları gruplarına ve sol kurumlara üye onlarca insan öldürüldü. BM tüm naifliği ile hükümeti tedbir alınması gerektiğine dair uyaradursun, Kolombiya’daki durum bir kez daha ABD, Kolombiya’lı egemenler, siyasiler, sağcı ölüm mangaları ve uyuşturucu kartelleri arasındaki sarmalı tüm rezilliğiyle ortaya seriyor. Nasıl mı? Açıklayalım.

Kolombiya’da Kirli Ortaklıklar

ABD’nin geçmiş yayınlarını incelerseniz, Kolombiya’ya yapılan müdahaleler için sürekli benzer sebepleri okursunuz: ABD’ye giren uyuşturucunun kaynağı olan uyuşturucu kartelleri ve onları koruyan sol gruplar. Peki ABD bu müdahalelerde nasıl yöntemler izler: 1990’lar, Pablo Escobar’ı bitirmek için gelinir ve paramiliter gruplarla Escobar, sol güçler ve gerillalar üzerinde baskı kurulur; 2000’ler, Plan Colombia, uyuşturucu kartelleri, sol gruplar ve gerillalar üzerinde baskı kurmak için yine bu ölüm mangalarına çılgın miktarlarda dolar yağdırılır; 2009, ülkedeki uyuşturucu trafiğinin kontrolü için Kolombiya havaüsleri ABD ordusunun kullanımına açılır.

Bu örneklerden ilk ikisinin hikayesi sürpriz bir sonla bitiyor. ABD’nin yıllarca ölüm mangalarını beslemesinin ardından, sağır sultan duyuyor ki aslında bu grupların uyuşturucu trafiğindeki payı FARC gibi gruplarda olduğu düşünülenden katbekat fazlaymış. Gelen dolarlarla giderek güçlenen bu mafyatik yapılanmalar uyuşturucu kartelleri ile fazlasıyla içli dışlı olmuşlar. Üçüncü örneğin hikayesi ise açık seçik ortada; durumu bahane eden ABD, Güney Amerika’da daha etkin olmak için Kolombiya’nın havaüslerini kullanmak istiyor. 2009’da bu durum Kolombiya ile Venezuela arasında ciddi bir krize sebep olmuştu. “Anti-emperyalist” Chavez, Kolombiya’yı ülkesine yönelik askeri bir istilanın taşıyıcısı olmakla suçladı. Kolombiya’nın da karşı tarafı FARC gerillalarına mühimmat sağlamakla suçlamasının ardından Chavez önce Bogota’daki büyükelçisini geri çağırdı, 3 ay sonra da 15 bin silahlı birliği savaşa hazır olmalarını söyleyerek sınıra gönderdi. İplerin kopma noktasına geldiği gerginlik ancak 1 sene sonra çözülebildi.

Gelelim siyaset-paramiliter gruplar arasındaki ilişkiye. Bunun en açık örneğini; son referandumda teröristlere sıfır imtiyaz diyen eski devlet Başkanı Uribe’nin ölüm mangalarını temsil eden AUC(Kolombiya Birleşik Öz Savunma Kuvvetleri) örgütü ile 2004 yılında girdiği barış sürecinde görebiliriz. Uribe’nin barış süreci 2005 yılında çıkan “adalet ve barış” yasasıyla bu aşırı sağcı grupların işkence, cinayet gibi suçlarını açıklayan üyelerine çeşitli kolaylıklar da sağlamıştı. Ne ilginçtir ki 2007 yılında “parapolitics”(paramiliter-politika) adı verilen skandal ile AUC’nin hükümet ile bağlantıları ortaya çıktı. Bir düzine meclis üyesi hapis cezasına çarptırılırken, daha onlarcası soruşturmadan geçti.

Peki Kolombiya’lı egemen grupların bu sarmaldaki yeri nedir? Hadi canım, belki de bu arenadaki en eski aktörden bahsediyoruz. İspanya sömürgeciliğinden kalma büyük toprak sahipleri, bankacıları ve güdük bujuvazisiyle Kolombiya egemen sınıfı başından beri her türünden gericiliğin ve yozlaşmanın sorumlularından olmuştur. Bir zamanlar FARC’ın elinde olan bölgeleri petrol şirketleri, tarım işletmeleri ve maden firmalarının sömürüsüne açmak isteyen bu grupların referandumdan beklentileri de elbette barış yönünde olacaktır. Başta bahsettiğimiz gibi eski başkan Uribe’nin gerillaların kazanımlarının azalmasına yönelik bir kaç hamlelik hayır blöfünün ardından, son elde boykot kartını açarak sürecin önünden çekilmesinin sebebi de budur.

Son olarak da Latin Amerika sinemasının değişmez aktörü ABD’ye geliyoruz. İşin bu kısmına yukarıda da değindik, ama pekişmesi adına son bir örnekle tamamlayalım: Plan Colombia’yı da içeren süreçte ABD’li Chiquita şirketi, Kolombiya’nın en büyük paramiliter gücüne 1997 ile 2004 arasında ödeme yaptığını kabul etti. Bu ödemeler karşılığını 10 yılda 15 binden fazla sendikacı, köylü, yerli lideri, insan hakları aktivisti, toprak reformu savunucusu, sol politikacılar ve onların sempatizanlarının ölümüyle buldu.

Kolombiya gibi geç kapitalistleşmiş bir ülkenin güdük kalmış ve dolayısıyla kaypak burjuvazisi; hele ki karşısında ciddi bir devrimci güç de yoksa, gerek ülke içinde gerekse dışında her türlü yozlaşmış ilişkiye bulaşır. İşte ABD, Kolombiya’lı egemenler, siyasiler, sağcı ölüm mangaları ve uyuşturucu kartelleri arasındaki sarmalı tamamlayan gerçek de budur. Burada şunun da altını çizelim FARC için de bu uyuşturucu kartellerine hiç bulaşmamıştır ya da sütten çıkmış ak kaşıktır demiyoruz; ama Kolombiya siyasi arenasındaki diğer aktörlerin yanında masum melek gibi kaldığı da su götürmez.

Şimdi Ne Olacak?

Halihazırda yukarıda bahsettiğimiz dinamikler baki iken Kolombiya’da bir iyileşmeden bahsetmek pek olası gözükmüyor. Hareketsiz kalan FARC silah bırakadursun, paramiliter güçler tekrar kırsalı doldurmaya başlıyor. Süreç M-19’un legal siyasete geçmesi sürecini hatırlatıyor. Öte yandan kırsaldaki bir diğer sol aktör olan ELN’de de(Ulusal Kurtuluş Ordusu)6 işler iyi gitmiyor gibi gözüküyor. Tıpkı FARC gibi, belli ki tıkanma noktasına gelen ELN de elindeki rehineleri salarak Kolombiya devletine müzakerelere hazırız mesajı vermişti. Nitekim 8 Şubat itibariyle devlet yetkilileriyle görüşmeye başlayan ELN adına Pablo Beltran iki tarafa da “onları birleştiren noktalara odaklanıp, farklılıklarını bir kenara bırakmaları”nı tavsiye etti. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir yandan bunlar olurken bir yandan sağcı ölüm mangaları katliamları yavaştan sürdürmeye başladı bile. Şu an kırsalda bu gruplarla mücadele edebilecek iki alternatif gözüküyor; bir yanda FARC içinden silah bırakma sürecine katılmayıp eylemlerine devam eden az sayıda bir grup ve benzeri sayıca az gerilla grupları, diğer yanda da bugüne kadar dayanabilmiş son gerilla örgütü EPL(Halk Kurtuluş Ordusu)7. FARC ve ELN’nin ardından üçüncü büyük örgüt olarak anılan EPL, diğer ikisinin sahadan çekilmesinin ardından mücadelesini büyütebilecek mi zaman gösterecek.

“Büyütse de ne değişecek?” diye sormadan da edemiyor insan. Kolombiya iç savaşının tarihi sürekli kendini tekrar edip duruyor. Buradaki gerilla örgütlerinin Stalinizm’den devraldıkları dar görüşlülük8, hareketleri toprak reformu ve burjuva demokrasisi talebinden ileriye götüremiyor. Sistemi değiştirecek hamleleri yapmaktan geri duruldukça sistem de gerek uyuşturucu kartelleri olsun gerek ölüm mangaları olsun her türlü rezilliği buradaki sol grupların üzerine kusmaya devam edecektir. Kolombiya’nın şartları zor, bu kabul edilebilir. Nihayetinde FARC gibi birçok örgütü silahlı mücadeleye iten Liberal Parti’li politikacı Jorge Eliécer Gaitán’ın suikaste kurban gitmesi olmuştu. Bugün bile gerillaların boş bıraktığı alanların uyuşturucu kartelleri ve ölüm mangaları tarafından doldurulduğunu yazıyoruz. Peki böyle bir ortamda sosyalizmin inşası imkansız mıdır?

Bu zor ortamda, onca imkansızlığa ve bir yere varmayan mücadeleye rağman eline silah alıp inandığı şey için savaşacak on binlerce devrimci var Kolombiya’da. Şimdi tüm bu gücün doğru bir hedefe odaklanmış bir partiye kanalize edildiğini düşünün. 1928 Aralık’ında United Fruit Company’nin9 Kolombiya’daki muz plantasyonlarında çalışan işçilerin grevi, dönemin ABD başkanı Calvin Coolidge’in dizlerini korkudan tir tir titretmemiş miydi? Öyle ki işgal ile tehdit ederek, Kolombiya devletini orduyu grevi bastırmaya göndermeye zorlayacak kadar. Olay tarihe Santa Marta Katliamı (Muz Katliamı da kullanılıyor) olarak geçti. Bugün de işgücünün %21’i sanayi işçisi, %62’si de hizmet sektörü çalışanı olan Kolombiya’nın şartları sosyalizm için gayet de müsaittir. Sadece Kolombiya’daki devrimci gücü etki alanına alacak bir bolşevik partinin varlığını beklemektedir.

1 19 Nisan Hareketi (Movimiento 19 de Abril): Adını 19 Nisan 1970’teki hileli seçimlerden alan gerilla örgütü. Müzakereler sonrası M-19 Demokratik Birliği (Alianza Democrática M-19) ismiyle partileşti. Başkan adaylarının bir uçakta suikaste uğramasının ardından 90’larda bir hava yakaladılarsa da parti bu rüzgarı 2000’lere taşıyamadı.

2 Kolombiya Planı (Plan Colombia): ABD ve Kolombiya arasında, FARC’a karşı saldırgan bir savaş stratejisinin yaşama geçirildiği anlaşma. FARC’ı bastırmak için ABD, Kolombiya’daki paramiliter güçleri doğrudan finanse etti.

3 Muhfazakar Parti ve Liberal Parti: Kolombiya’da 1849’da kurulan iki siyasi parti. Muhafazakarlar büyük toprak sahipleri ve kiliseyi temsil ederken, Liberaller daha çok şehir kökenli aydın ve askerlerin başını çektiği kesimlerden oluşmuştur. Kolombiya’da seçimler bu iki parti arasında gidip-gelir.

4 FARC; Yolun Sonunda, Güneş Gümüş: http://bolsevik.org/dunyadan/farc-yolun-sonunda-gunes-gumus.html

5 BBC’nin aktardığı kadarıyla FARC gerillalarının hamile kalmaları yasaktı. Hamile kalan kadınlara örgütten ayrılma ya da kürtaj seçenekleri sunuluyordu. Barış imzalarının atılmasının ardından bu karar kalkmış olacak ki BBC’nin haberinde demobilizasyon kampında ciddi sayıda hamile kadın olduğundan bahsediliyor.

6 Ulusal Kurtuluş Ordusu (Ejército de Liberación Nacional): Küba devriminden esinlenerek bir gerilla savaşı başlatma hedefindeki üniversiteli militanlarla, kurtuluş teolojisini devrimci prensiplerle birleştirmeye karar veren rahipler tarafından kurulan örgüt.

7 Halk Kurtuluş Ordusu (Ejército Popular de Liberación): Kolombiya’daki şu an üçüncü büyük gerilla örgütü. Kolombiya Komünist Partisi (Marksist-Leninist) tarafından 1967’de kurulan örgüt, kırdan kente doğru bir mücadele savunduğu için aynı sene Kolombiya Komünist Partisi’nden ayrılmıştı.

8 Aşamalar Teorisi: Marks ve Engels’in sınıflı toplumların tarihi üzerine yazdıklarının dogmatik ve çarpık bir yorumu, bir ülkenin sosyalizme geçebilmesi için öncelikle tam anlamıyla oturmuş bir kapitalist düzene sahip olması gerektiğini savunan teori. Bu teori kapsamında Stalin güdümündeki Komintern pek çok ülkede patlayan devrimleri henüz zamanı gelmediği bahanesiyle boğazlamıştı.

9 United Fruit Company: Latin Amerika’nın pek çok bögesindeki plantasyonlarından, Avrupa ve ABD’ye muz, ananas vb. meyveler taşıyan ABD’li şirket. Şirket 1984 yılında ismini Chiquita Brands International olarak değiştirdi. Chiquita; hatırladınız mı? Plan Colombia kapsamında paramiliter güçleri finanse eden firma. Şirket politikası o dönemden beri pek değişmemiş.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı