Sosyalizm Kazanacak!
/ Devrimci Perspektif / Enternasyonal Konusunda Bir Cevap – Engin Kara

Enternasyonal Konusunda Bir Cevap – Engin Kara

on 3 Ekim 2017 - 20:01 Kategori: Devrimci Perspektif, Engin Kara, Marksist Teori, Polemik, Yazarlar

     Geçtiğimiz günlerde Kaan Gündeş imzasıyla V.U.Arslan’ın 2013’te yayınlanan yazısı üzerinden SEP’in 5.Enternasyonal perspektiflerini hedef alan bir yazı yayınlandı. Polemik yazılarını sadece biz değil bütün sol kamuoyu sever. Bu yazılar, konuların bütün yönleriyle ele alınmasını, derinleştirilmesini sağlar; tabii hakkıyla yapılırsa. Ne yazık ki Kaan Gündeş’in yazısı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğiz. Bizim 5.Enternasyonal’i Küba ve K.Kore önderliğinde tasavvur ettiğimizi iddia edecek kadar ileri giden bir dolu çarpıtma ve temelsiz ithamdan oluşan son derece zayıf ve talihsiz bir laf kalabalığı Gündeş’inki. İDP liderliğini de bu kadar vasıfsız bir saldırganlığa yol verdikleri için ayrıca kutlamak gerekir! Yazı ciddiye alınmayabilirdi pekala, ama her şeye rağmen Enternasyonal’e dair tartışmalara açıklık getirmek için cevap hakkını kullanmak daha doğru olacaktır.    

Program Nedir, Ne Değildir?

    Kaan Gündeş, 3. ve 4. Enternasyonal’in kuruluş gerekçeleri konusunda bizi uzun uzun aydınlatmakla kalmıyor, yine uzun uzun Hugo Chavez’i tasvir edip 1970’lerde gerillacılık lehine devrimci Marksizmi terk eden PRT-El Combatiente’nin unutulan öyküsüne hayat veriyor. Bunun dışında bir dizi çarpıtma, karalama ve bilgi eksikliği… Sadede dair tek düşünce kırıntısı ise Dördüncü Enternasyonal’in programının hala güncel-geçerli olması üzerinden 4. Enternasyonal’in hala yaşadığı iddiasıdır. Laf kalabalığının içindeki tek argüman da yazı boyunca tekrarlanıp duruyor.  

   Gelgelelim bütün o yapmacık özgüven dolu satırların arasından, daha yazının başında ve yazının en vurucu olduğu sanılan yerinde yazı ve yazarın yetersizliği kendini gösteriyor: Gündeş üzerine bolca kelam ettiği, tekrarlayıp durduğu programın ne olduğunu bilmiyor! Program, Gündeş’in sandığı gibi proleter devrim, işçi iktidarı, sosyalist dünya devrimi, Leninist parti gibi ideolojik temel prensipler ve tarihsel hedefler değildir. Gündeş, bu temellere dayanarak 4.Enternasyonal’in yaşadığını iddia ediyor. Bu iddianın skolastik boyutu ayrı bir konu, ama program, sosyalist dünya devrimi hedefine ulaşmak için güncel sınıf mücadelesine nasıl müdahale edileceğini ifade eden devrimci partinin kullandığı taktikler bütünüdür. Şöyle söyleyebiliriz: Sürekli devrim teorisi olmadan emperyalizm çağında devrimci olunamaz, fakat mesele sürekli devrim teorisinin hangi örgütsel müdahaleler ve taktiklerle yürüyen sınıf mücadelesinde ete kemiğe bürüneceğidir. İşte bu noktada program devreye girer. Yani program, zaman makinasında dondurulmuş formülasyonlar toplamı değildir ve yürüyen sınıf mücadelesinin dışında tariflenebilecek herhangi bir keramete sahip olamaz.   

Geçiş Programı

   Troçki, 2. Dünya Savaşı’nın hemen öncesindeki faşizm, ekonomik buhran ve keskinleşen sınıf mücadelesinin yarattığı özel koşullarda 4. Enternasyonal’in programını Geçiş Programı’nda ortaya koymuştur. Azami ve asgari hedefleri birbirine bağlayan, dönemin sınıf mücadelesinin gündemlerine müdahale eden, işçi sınıfının özlem ve taleplerini iktidar perspektifiyle birleştiren Geçiş Programı, maddeci diyalektiğin sınıf mücadelesine uygulanışının en parlak örneklerinden birisidir. Bugün devrimci Marksistlerin görevi, Geçiş Programı’nın yöntemini bugünün sınıf mücadelesine uygulamaktır.     
       Programın ne olup ne olmadığı konusunda bir kavrayışı olmayan Gündeş ise yazısının ilerleyen bölümlerinde Geçiş Programı’nı zaman ve mekan bağlamından kopuk, bir kutsal metine indirgeyerek bizleri de bu temelden doğru aforoz etmeye kalkışıyor.  Troçki’nin Geçiş Programı’nı yazdığı; bir dünya savaşına doğru koşar adım gidilen, Naziler’in bütün dünyayı ele geçirmeye hazırlandığı, ekonomik buhranın tüm dünyayı kasıp kavurduğu, SSCB’nin dünya solunu domine ettiği olağanüstü bir döneme dair talepler, taktikler ve önlemlerin bugün de geçerli olabileceğini söyleyenin gerçeklikte bağı kopmuş demektir. Bu kavrayış, Marksist diyalektikle taban tabana zıttır, daha çok dinsel dogmatizmin bir ifadesidir. Öyle bir parti programı düşünün ki 20.yy’ı kapsamakla kalmasın 21.yy’ı da kapsasın! Oysaki devrimci bir parti için program, güncel koşullar altındaki mücadelenin öne çıkardığı meseleleri proletaryanın iktidarı ele geçirmesine bağlayacak taleplerin yükseltilmesidir. Kaan Gündeş, Geçiş Programı’nı zamanlar üstü bir metne çeviredursun Troçki, Geçiş Programı’nın yazıldığı (olağanüstü) dönemin ihtiyaçlarına uygun şekilde şekillenen bir program olduğunu vurgular: 
      “Önümüzdeki dönemin – devrim öncesi bir ajitasyon, propaganda ve örgütlenme dönemi – stratejik görevi, nesnel devrimci koşulların olgunluğu ile proletarya ve onun öncüsünün olgunlaşmamışlığı arasındaki çelişkinin üstesinden gelmektir. Bugünkü taleplerle sosyalist devrimin programı arasındaki köprüyü kurmaları için kitlelere günlük mücadele süreci içinde yardımcı olmak gerekir. Bu köprüyü günün koşulları ve işçi sınıfının geniş kesimlerinin bugünkü bilincinden kaynaklanan ve kaçınılmaz bir biçimde tek ve aynı sonuca, proletaryanın iktidarı ele geçirmesine varan bir geçiş talepleri sistemi oluşturmalıdır.”       
   Troçki’nin geleneği, Geçiş Programı’nı dondurmak, onu kutsal bir metne çevirip maddeci diyalektikten kopmakla değil, bugünün şartlarından ve somut sınıf mücadelesinden yükselen yeni bir programla Bolşevik öncüyü inşa etmekle yaşayacaktır.

UIT-CI Örneği Meseleyi Aydınlatıyor

   4.Enternasyonal “programını” ağzından eksik etmeyen K.Gündeş’in bağlı olduğu uluslararası grubun (UIT-CI) yürüyen dünya sınıf mücadelesindeki aldığı pozisyonlara bir baktığımızda işçi iktidarı, sosyalist dünya devrimi gibi genel sloganları tekrarlamanın kendi başına bir kerametinin olmadığı görüyoruz.  
   SEP de sürekli devrim bayrağı altında savaşıyor, İDP de aynı bayrakla savaştığı(!) kanısında. Ama komşu ülkede yürüyen kanlı iç savaşta İDP ve uluslararası örgütü UIT-CI, ÖSO’yu devrimci görüp onunla ortak iş yaparken SEP için ÖSO, emperyalistlerin beslemesi, anti-komünist, sağcı bir çeteden başkası değil. Kağıt üzerinde SEP de UIT-CI de 4. Enternasyonal’in geleneğini; işçi iktidarı, sosyalist dünya devrimi, sürekli devrim vb savunuyor. Ama gelgelelim Suriye İç Savaşı gibi bölgemiz ve hatta dünya için en belirleyici konulardan birinde taban tabana zıt bir politika izlenebiliyor. İnsanın aklına Lenin’in sözü geliyor: “Teori gridir, dostlarım, hayat ağacı ise yeşil” Yani genel teorik formüllere dayanarak 4. Enternasyonal’in bugün var olduğu iddia etmek saçma sapan bir kurgudan ibarettir. 
   4. Enternasyonal bayrağı altında mücadele ettiği iddiasındaki UIT-CI hakkında bir çift laf edersek konu daha iyi anlaşılacaktır. Suriye’de ÖSO’cu kesilen, Ukrayna’da neo-Nazilerin önderlik ettiği Maidan hareketini devrim olarak alkışlayan, Libya’da ABD’ci çetecilerin önderlik ettiği hareketi aynı şekilde devrim olarak lanse eden, Brezilya’da ABD ve işbirliği halindeki kapitalistlerin örgütlediği yargı darbesini üstü örtülü bir şekilde destekleyen, Venezuela’da Chavez karşıtı ABD’ci sağcı gruplar ve sermaye çevreleriyle iş tutan UIT-CI mı 4. Enternasyonal’in geleneğine sahip çıkacak? Hep mi hata yapılır, hiç mi ders çıkarılmaz! ÖSO’cuları-Maidancıları devrimci ilan edeceksiniz, Küba’ya, Chavez’e ise nefretle yaklaşacaksınız! Fazla söze gerek yok! Uluslararası sınıf mücadelesinin en önemli kavgalarında ABD’ye paralel tutumlar alan UIT-CI’nın kendisini 4. Enternasyonal ile ilişkilendirmesi bize göre 4. Enternasyonal’e yapılmış bir hakarettir.  
     UIT-CI’nın bu performansı hesaba katıldığında “Troçkist programın emperyalizmin ilgasında sonuca götürecek olan biricik eylem kılavuzu olduğu gerçeği” diye yazan Kaan Gündeş’in içine düştüğü durum, trajikomik bir hal alıyor. Gündeş’in yazısında dönüp dolaşıp sarıldığı tarih dışı program vurgusu, işte böylece kendisinin de de bir parçası olduğu UIT-CI pratiğinde saçma sapan bir duruma düşüyor       

Yaşayan Pabloculuk

       Kaan Gündeş, Pablo’nun 4. Enternasyonal’den atıldığını anlatıyor ve demeye getiriyor ki “Pablo gitti sorun bitti”. Pabloculuk, Troçkizm içerisinden çıkan revizyonist bir eğilimdir ve hiç de Pablo’nun şahsıyla sınırlı bir mevzu değildir. Arjantin’de parti yayının şiarını burjuva ulusacı devlet başkanı Peron’a ithafen “General Peron’un ve Peronist Yüksek Konsey’in disiplini altında” yapan Nahuel Moreno’ya ne dememizi bekliyor Gündeş? Kısacası meseleden “bugün yeryüzü üzerinde Dört adına hareket ettiğini ilan edip, Pablo’ya sadık kaldığını duyuran bir tane grup bile yoktur” diyerek kurtulmak mümkün değildir. Bu konular, Gündeş’in yaptığı gibi birkaç kelime oyunuyla geçiştirilmeyecek kadar ciddi konulardır. Ciddi hesaplaşmalara ve özeleştirilere girişmek olmazsa olmazdır.  
   Bugün zamanında adı Pabloculuk olan oportünist eğilimlerden uzak olan Troçkist partilerin biraraya gelerek ilk 4 Enternasyonal’in birikimlerini 21.yy’a taşıyacak yeni bir Enternasyonal kurma yönünde uluslararası adımlar atması gerekiyor. SEP’in savunduğu 5.Enternasyonal, 4. Enternasyonal’in tarihsel katkıları ve birikimleri üzerinden yükselecek yeni bir Enternasyonal’dir. Bizim 5. Enternasyonal önerimizi Chavez’den, Latin Amerikalı geçmiş bir gruptan ve hatta Küba ile K.Kore’den dem vurarak cevaplamaya çalışmak, aciz ve ucuz bir yönteme meyletmek demektir. 

Bitmeyen Çarpıtmalar 

   Yazıyı sarıp sarmalayan çarpıtma ve karaçalmaların hangi birine örnek verelim bilemedik: “Küba, Arnavutluk, Çin, Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam önderliklerinde bir Enternasyonal”, “yüzyılımızın toplumsal hareketçi sapmalarının eklektik ve merkezci bir kabullenişi”, “nicel olarak zayıfladığı için IV.Enternasyonal’in zamanın geçtiğinin kabulü”…
   Çarpıtma iflah olmaz bir kültürdür ve küçük hesaplar peşindeki sahibini, sözüne güvenilmez kılarak bumerang gibi geri döner. Gündeş, 5. Enternasyonal’i savunanlar diye bir başlık açıp bizi onlara denklemekle hızını alamamış ki “yeni Enternasyonal, yine tıpkı Arslan’ın önerdiği üzere ‘başarı öykülerine’ imza atmış ‘Marksist hareketler’ tarafından; yani Küba, Arnavutluk, Çin, Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam önderlikleri tarafından oluşturulmalı” diyerek iyice uçuşa geçiyor. İlkinde kızdığımız bu gibi ifadeleri ikinci kez okuduğumuzda gülmeden edemedik. K.Kore ve K.Vietnam önderliğindeki 5. Enternasyonal fantazisi gerçekten yaratıcı olmuş! Üzerinde fazladan laf etmeye gerek yok sanırım. 
     Bizler, 5. Enternasyonal’i “4. Enternasyonal’in programının aşıldığını, onun egemen olan durumuna gelememiş olması üzerinden” iddia ediyormuşuz. 4. Enternasyonal dağınık ve nicel olarak az olduğu için yeni bir Enternasyonal’e – 5. Enternasyonal’e ihtiyaç var- diyormuşuz! Diyoruz ya kendi çalıp kendi oynuyor, Gündeş işi “Leninist örgütlerin çok nadiren iktidarı ele geçirdiğine göre bu anlayışla Leninizmi de işlevsiz kabul edilir”e kadar götürüyor.  
      Safsataları bir yana bırakırsak 4. Enternasyonal’in 1950’lerden başlayarak örgütsel ve siyasi açılardan parçalanmaya ve farklılaşmaya başlaması bir gerçektir ve “apolitik mazeret” gibi apolitik savuşturmalarla üzerinden atlanacak bir durum değildir. Çocukça laf yetiştirmelere bel bağlayan Gündeş’e soralım; gerillacısından sosyal demokratına bayrağında 4 yazan ne örgütler geldi geçti, halen de varlar, ama 4. Enternasyonal nasıl oluyor da hala yaşıyor? Bu Enternasyonal en son kongresini ne zaman yaptı, en son hangi belgeyi yayınladı, liderleri kim, kurumları hangisi? Yoksa ÖSO’cu UIT-CI mi, ya da proletarya diktatörlüğünü rafa kaldırdığını ilan eden Bir-Sek mi? Tam tersine devrimci Marksizm bu gibi oportünist örgütleri geride bırakmak zorunda. 4. Enternasyonal ise bir organizma olarak, yaptıkları ve yapamadıklarıyla çok uzunca bir süredir tarih sahnesinde yoktur. 21.yy’da devrimci Marksist geleneğin özneleri, yeni bir Enternasyonal ile bu geleneği ileri taşımak zorundadır. 

       Gelelim “ulusal troçkizm” meselesine. Çeşitli ulusal zeminlerde güçlü işçi ve gençlik tabanı olmayan uluslararası komünist bir hareketin dünya çapında şansı olmadığını bilmek için çok zeki olmaya gerek yok. Halihazırda uluslararası bir hareket olarak örgütlenen bir çok devrimci Marksist yapılanmanın işçi sınıfı ve gençlik içerisinde bir gerçekliği olmayan küçük entelektüel çevrelerden ibaret olduğu düşünüldüğünde neyi vurguladığımız daha açık hale gelir.  

Sağolsun Gündeş, Politik Hatalarımızı da Düzeltiyor!? 

   Gündeş, sağolsun, yazının sonunu, bizim yazıda bulduğunu yumurtladığı “teorik-politik” düzeltmelere ayırmış. Ucuz işler peşindeki Gündeş’in kendini rezil ettiğinden haberi yok!  

   Neymiş “Devrimin mimarı koca bir Bolşevik kuşağı katleden cellatlar burjuvazinin çapulcuları değil, bir zamanların yoldaşları” değilmiş, biz yanlış biliyormuşuz; Ekim Devrimi’nin ardından partiye doluşmuş olan yabancı sınıf unsurları yapmış bu işi. Bu iddiayı ortaya atan birisini ciddiye almak gerçekten güç. Koca bir komünist kuşağın yok edildiği Büyük Temizlik’i organize eden tarihsel figür Stalin herhalde gökten zembille inmedi. Stalin’in yanındaki bürokratik aygıtın tepesini işgal eden ana kadro da uzun yılların Bolşevik Parti üyeleriydi: Viyaçeslav Molotov, Lazar Kaganoviç, Klement Voroshilov, Andrei Jdanov, Nikita Kruşçev, Lavrenti Beria, Nikolay Jezhov, Georgy Malenkov… Rus Devrimi tarihine az biraz aşina olan birisi bile bunları bilir, ama Kaan Gündeş bizlerin hatasını düzeltmeye kendisini fazla kaptırmış anlaşılan. Kanıt olarak gösterdiği isimlere gelince bir tek Vişinsky 2. ya da 3. sıradan gelecek bir figürdür, geri kalanlar önemsiz kariyeristlerden başka bir şey değildir.  
   Gündeş’in bir başka keşfi ise “sınıf hareketinin 2. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir durağanlığa girmediği” hatta tam tersine işçi devletlerinin dünyanın yarısına yayıldığıdır. Gündeş’in iddiasını ciddiye alırsak Stalinizme devrimci anlamlar yüklememiz gerekir. O zaman dünyaya işçi devrimleri götüren Stalinci aygıta karşı çıkmak neden? “Bu durumda 4.Enternasyonal’e ne gerek vardı” diye sorgulamaları uzatabiliriz. Gerçekte Stalinist aygıt 2.Dünya Savaşı sonrasında gelişen devrimci durumları özenle bastırmıştır. Bunun yerine Churchill ile yaptıkları anlaşmaya göre dünyayı aralarında paylaştılar. Dünyanın yarısında işçi devletlerinin yayılması hikayesinin özü budur. Gerçekteyse devrimler bastırılmış, Stalinist karşı devrimci aygıt güçlenmiş, kapitalizm uzun krizinden iki dünya savaşı ve Stalinizmin desteği sayesinde çıkmış, sendikal ve reformist partilerin bürokrasileri yeni ekonomik dönemde istikrar kazanmıştır. Bütün bunlar lider kadrosu katledilen küçük bir çekirdek durumundaki 4. Enternasyonal’i 2. Dünya Savaşı sonrasında krize sürükleyen objektif şartları oluşturmuştur.   
   Gündeş’in diğer düzeltmesi(!) ise bizim IV. Enternasyonal içindeki bazı gruplarca sürekli hale getirilen entrizmin özel dönemlere has bir taktik olduğu ve Lenin ile Troçki tarafından “devrimci yükseliş dönemlerinde tabanında sola kayış bulunan kitlesel işçi partileri”ne yönelik uygulanması için önerildiği tespitimiz için geliyor. Yazdıklarından entrizm ile birleşik işçi cephesinin ne olduğunu bilmediği anlaşılan Gündeş, Lenin ve Troçki tarafından yükseliş dönemleri için birleşik işçi cephesi taktiğinin önerildiğini iddia ediyor. Birleşik işçi cephesi taktiğinin en sistematik ifadesini Troçki’nin Almanya’da Naziler’e karşı verilen mücadele için ve savunma amaçlı geliştirdiğini bilmeden atıp tutmak da nedir? Birleşik cephe taktiği ilk olarak 3. Enternasyonal’İn 1922 yılındaki 4. Kongresinde sınıf hareketinin geri çekildiği ve İtalya’da faşizmin zafer kazandığı yıllarda daha geniş işçi kitlelerine ulaşmak için geliştirilmiştir. Bu da yine Gündeş’in bilmediği çok temel bir bilgidir. Entrizme gelince… Troçki, 1934-36 arasında İspanya ve Fransa başta olmak üzere entrizm taktiğini gündeme getirdiğinde devrimci yükseliş dönemlerinde sola doğru radikalleşen sosyal demokrat türevi partilerin tabanındaki emekçileri devrimci Marksizme kazanmak niyetindeydi. Troçki, İspanya ve Fransa’da yükselen sınıf hareketinin patlama noktasına gitmekte olduğunu görmüştü ve küçük seksiyonların izolasyonunu kırmak ve işçi sınıfı içerisinde güçlenmesini sağlamak için entrizm taktiğini gündeme getirmişti. İspanya’da Andres Nin Troçki’nin çağrılarına kulak asmayarak Sosyalist Parti-PSOE’ye katılmayı reddettiğinde sosyalist partinin gençliği UGT, daha sonra devrimin cellatlığına soyunacak olan Stalinist komünist parti PCE’ye katılacaktı… Entrizm ve birleşik işçi cephesi hakkında Gündeş’in bilmediği temel bilgiler de özetle bu şekildedir.

Sonuç

   Bugün dünyada 4. Enternasyonal geleneğini sahiplenen yüzlerce parti ve örgüt bulunmaktadır. Yukarıda örneğini verdiğimiz üzere bu örgütler sınıf mücadelesinin çok farklı pozisyonlar alabilmektedir. Bu yüzden “Troçkistlerin birliği” şeklindeki bir yaklaşım tümden geçersizdir. Yeni bir Enternasyonal için olmazsa olan birlik meselesi, sıkça karşımıza çıkan oportünizme karşı bir mücadele temelinde mümkün olabilir. Enternasyonal’e giden süreçte ortak olarak saptanmış belirli ilkesel zeminler üzerinden yükselecek mücadele birlikleri-platformları, çok gerekli olan harmanlanma sürecinin yaşanmasına hizmet edecektir. Tarihsel bir sıçrama anlamına gelecek olan yeni bir Enternasyonalin inşa edilmesi için izlenecek yöntemlerin etraflıca tartışılması gerekir. Örneğin sağcı oportünist çizgiye karşı savaş, farklı ülkelerde kendi minyatür benzerlerini oluşturmakla yetinen dar grupçu eğilimlerin terk edilmesi, birlik arayışı, sınıf mücadelesine aktif katılımın önceliği ve birlik arayışlarının bu mücadele içerisinde test edilmesi kullanılacak yöntemlerden bazılarıdır.    
   Bugün ilk dört enternasyonalin birikimlerini devralan, kendisini onların mirası üzerine inşa edecek olan yeni bir enternasyonalin inşa edilmesi zorunludur. Bu yeni enternasyonal doğası gereği 5. Enternasyonal olacaktır.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı