Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / Doğu Berlin’de Aşırı Sağın Zaferi – V.U Arslan

Doğu Berlin’de Aşırı Sağın Zaferi – V.U Arslan

on 6 Eylül 2016 - 22:48 Kategori: Dünyadan, Gündem, V. U. Arslan

germEski Doğu Alman Mecklenburg-Vorpommern eyalet seçimlerinde aşırı sağcı AfD (Almanya İçin Alternatif Partisi), Merkel’in partisi CDU’yu geride bırakarak 2. parti oldu. Göçmen ve İslam karşıtı çıkışlarıyla dikkat çeken AfD oyların %20.8’ini aldı ve Alman siyasi yaşamında ırkçı eğilimli bir parti olarak kalıcı bir şekilde yer alacağını ispatladı. Doğu Berlin’deki seçimlerde diğer bütün partiler oy kaybederken AfD bütün Almanya’da istikrarlı yükseliş grafiğini sürdürüyor.

Alman burjuva sistemi AfD’nin yükselişinden endişe etse de AfD’yi sadece “sağ popülist” bir parti olarak göstermeye çalışarak ırkçı tehlikeyi gözlerden uzak tutmaya çalışıyor. Oysa Berlin’deki son seçimlerden kısa bir süre önce partinin genel başkan yardımcısı Alexander Gauland gazetecilerle yaptığı görüşmede, Alman Milli Takımı’nın Gana kökenli oyuncusu Jerome Boateng hakkında “İnsanlar onu futbolcu olarak iyi buluyorlar, ancak bir Boateng’i komşu olarak istemiyorlar.” şeklinde açıkça ırkçı açıklamalarda bulunmuştu. AfD’nin yükselişindeki tedirgin edici boyut, partinin bu tarz ırkçı çıkışlara rağmen ve bu çıkışları normalleştirerek yükselişine devam etmesinde kendisini gösteriyor.

Mecklenburg-Vorpommern Sonuçları

Seçimler klasik burjuva partilerin büyük itibar kayıpları yaşadığını, Alman burjuva sisteminin ekonomik durgunluk ve göçmen krizi karşısında temsil kriziyle yüzyüze olduğunu, sistem dışı sosyalist alternatifin yokluğunda aşırı sağ fikirlerin toplumda alan kazanmaya devam ettiğini ortaya koydu. Öyle ki Başbakan Angela Merkel‘in partisi Hristiyan Demokrat Birliği (CDU), eyalet seçimlerinde yaklaşık %4’lük bir oy kaybı yaşayarak oyların sadece %19’unu alarak AfD’nin gerisinde kaldı ve 3. oldu. Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) %30.6 oyla seçimlerden 1. çıksa da yaklaşık %5 oy kaybetti.  Yine yaklaşık %4 oy kaybeden Yeşiller %5’lik barajı aşamayarak meclis dışı kalırken liberal patron partisi FDP de %3 oyda kalarak barajı geçemedi.

Seçimlerde en büyük hezimeti yaşayanların başında eski Stalinist Doğu Alman rejiminin mirasçısı olan, SPD’nin solunda gözüküp neoliberalizme adapte olmuş durumdaki Die Linke (Sol Parti) yaşadı. %5.2 ile oransal en büyük kaybı yaşayan Die Linke, tarihsel kalesinde ancak %13 oy alabildi. Sonuçlardan Die Linke’nin hatırı sayılır miktarda oyu AfD’ye kaptırdığı anlaşılıyor. Bunda şaşırıtıcı bir durum yok, çünkü emekçilerin yaşam ve çalışma koşulları hızle gerilerken iktidar ortağı olduğu Doğu Alman eyaletlerinde neoliberal politikalara imza atan Die Linke’nin tam bir düzen partisi olduğunun ortaya çıkmasıyla hiçbir cazibesi kalmadı. Neticede sosyalist kanadın alternatif sunamayışının doğal sonucu olarak tepki oyları, aşırı sağa kayıyor. Dünya genelinde sosyalist solun alternatif olamadığı her yerde ekonomik kriz ve göçmen sorunu, aşırı sağın ve milliyetçi demogojiye sarılan ucuz sağcı politikacıların yükselişine neden oluyor.

Eski Doğu Alman eyaletlerde aşırı sağ ve faşizmin ciddi bir tabanının olduğu bilgisini de okuyucularla paylaşmamız gerekir. AfD’ye %3’lük bir oy kaptırsa da neoNazi NPD hala %3’lük bir seçmen desteğine sahip. Düşünün eyalette Alman sisteminin ana partilerinden Yeşiller 38 bin oy alırken Nazi liderlerinden Rudolf Hess posterleriyle mitingler yapan NPD, AfD’ye ciddi miktarda oy kaybetmesine rağmen 25 bin oy alabiliyor.

Almanya’da Aşırı Sağın Yükselişi ve AfD

AfD içerisinde daha liberal öğeler de barındırsa parti sistematik biçimde yabancı düşmanı ve ırkçı bir politika izliyor. AfD, geçtiğimiz yıllarda Almanya’da ciddi bir hareket haline gelen “Avrupa’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar Hareketi” (Pegida) ile de bağlantılar kurdu. Hatta AfD’nin Pegida’nın siyasi sesi haline geldiğini söylesek durumu abartmış olmayız. Öyle ki AfD, Pegida’nın “yalancı basın” sloganını devraldı. Bu slogandan da anlaşıldığı üzere Alman aşırı sağı sistem karşıtı bir dil tuttararak Alman orta ve alt sınıflarının toplumsal tepkilerinin demogojik bir söylemle kendisinde birleştirmeye çalışıyor.

Sığınmacı krizi, Almanya’yı ciddi bir şekilde etkilerken bu durumu kullanan AfD hızla yükselişe geçti ve oy oranları 2 haneli sayılara ulaştı. AfD bunun da ötesinde bir çok eyalette ana muhalefet partisi haline geldi. Böylece AfD kurumlaştı, organizasyonunu tamamladı ve kamudan teşvik paraları aldı. Parti, kamuoyunda ise birbiri ardına bir zamanlar söylenmesi mümkün olmayan aşırı sağcı söylemleri normalleştirdi ve tehlikeli hale geldi.

Merkel Zor Durumda

Geçen yıl 1.1 milyon sığınmacı kabul eden Almanya’da mülteci sorunu ana gündem konusu haline gelmiş durumda. Merkel izlediği sığınmacı kabulü yanlısı politikalar nedeniyle hızla irtifa kaybediyor. Mecklenburg-Vorpommern’da seçimler bu yüzden bir anlamda gelecek yıl yapılacak federal seçim öncesi bir sınav olarak görülüyordu. Sonuçlar ise Merkel için hiç de iç açıcı olmadı. Merkel’in mülteciler konusunda izlediği “açık kapı politikası“ndan ciddi bir dönüş yapmadan önümüzdeki yıl yapılacak olan federal seçimleri atlatması zor görünüyor.

2005’ten beri iktidarda olan Merkel SPD’den devraldığı emekçi düşmanı neoliberal ajandayı başarıyla devam ettirmiş, aynı zamanda Almanya’nın 2008 krizinden sonra başta Yunanistan olmak üzere Avrupa genelinde emekçi düşmanı politikalara liderlik etmesini sağlamıştı. Ne var ki AB en büyük darbeyi aşırı sağın yükseldiği bir başka ülke olan Britanya’dan yemişti. Brexit kampanyasını sürükleyen aşırı sağcı UKİP gibi yabancı karşıtı partiler Almanya ve Fransa gibi temel ülkelerde de yükselişteler. Bu anlamda Merkel’in düşüşü ve AfD’nin yükselişi Almanya kapitalistleri için pek iyi bir haber değil.

Sonuç

2008 krizi ve göçmen sorununa sosyalist solun cevap veremediği ülkelerde aşırı sağ büyük ilerlemeler kaydediyor. Aşırı sağın kullandığı yabancı karşıtı söylemle mücadele edilmesi bu ülkelerde devrimci kanadın birincil görevi durumunda. Ama krizden etkilenen emekçilerin, işsizlerin ve gençliğin önüne anlamlı politik alternatifler olarak çıkılmadığı durumlarda aşırı sağ yükselişin önüne geçilemeyecektir. Sisteme tam entegre olan Die Linke’nin çok güçlü olduğu eski Doğu Almanya’yı aşırı sağa kaptırmasından çıkarılacak birçok ders bulunuyor.

 

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı