Sosyalizm Kazanacak!
/ Devrimci Perspektif / Britanya Seçimleri, Corbyn ve CHP – V.U. Arslan

Britanya Seçimleri, Corbyn ve CHP – V.U. Arslan

on 6 Haziran 2017 - 15:37 Kategori: Devrimci Perspektif, Dünyadan, Gündem, V. U. Arslan

“Düzen partilerinde ne olup bittiği bizi ilgilendirmez” türünden çocuksu çıkışları en baştan Lenin’in “Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı” klasiğine havale ederek konuya giriş yapalım. 

Ülkedeki siyasi partiler kanunu ve %10 barajı, tıpkı sendikalar kanunu ve barajları gibi, daha radikal ve daha küçük alternatiflerin önünü baştan kesip yerleşik aygıtlardaki liderlik sultasını da kurumsallaştırıyor. 12 Eylül düzeni ve yasaları “meseleyi” ince ince hesaplamış. Neticede değişmez liderler, onların çıkar çevreleri, para ve kariyer hesapları için boğazlarına kadar pisliğe batıyor ve her türlü yozlaşma tavan yapıyor.
CHP’nin siyasi tekeli de bu anti-demokratik yasalar sayesinde mümkün zaten. HDP’nin Kürt sorunu merkezli bir parti olması ve devletin aman vermemesi, bu arada sosyalist aktörlerin engellemeleri aşarak kendi bağımsız partilerini bir alternatif olarak örgütlemekte başarısız olmaları da CHP’nin siyasi tekelinin diğer nedenlerini oluşturuyor.
Gelgelelim sahip oldukları siyasi tekel ve AKP’ye karşı yoğun tepkiye rağmen CHP, AKP karşısında kitleleri hayal kırıklığına uğratmaya ve mağlup olmaya devam ediyor. Bu durumda en doğal hareket, CHP lider kadrosunun ve bunların akıl hocalarının arayış içerisinde olmalarıdır. Dünyada olup bitene bakmak ve kendi kulvarındaki sosyal demokrat partilerin varsa başarılı örnekleri bunları mercek altına almak gayet mantıklı olurdu. Zira gerçekten de dünyada dikkat çeken başarılı örnekler var: ABD’de Demokrat Parti ön seçimlerinde Hillary Clinton’u sonuna kadar zorlayan ve ancak yine anti-demokratik seçim yasaları sayesinde yenilen Bernie Sanders, Fransa’da Sol Cephe’nin adayı olarak seçimlere giren Jean-Luc Melenchon ve son olarak da Britanya’da İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn. Örnekler var olmasına var, ama CHP’nin bırakın liderliğini, CHP milletvekilleri ya da diğer önde gelen üyelerinden bu süreçlerin takip edildiğine dair bir işarete rastlamadık. 
Oysa bu örneklerin hepsinde de CHP’nin kulvarındaki siyasi aktörler çarpıcı seçim performansı gösterdiler. Pek adı sanı olmayan bu isimler, izledikleri sol-reformist programlarıyla büyük ilgi çektiler. Meydanlara yüz binleri topladılar, geriden gelerek büyük oy artışları yakaladılar, gençlerin yoğun desteğini kazandılar, toplumda büyük sinerji yarattılar. Başarılarının sırrı, eleştirileri ve vaatleriyle sistem karşıtı gözükmeyi başarmalarıydı. Sosyal demokrasinin bitip tükendiği, sosyalist-devrimci odakların ise zayıf olduğu, emekçilerin ve gençliğin neoliberal politikalardan bunaldığı bir ortamda bahsini ettiğimiz “solcu” reformist liderlerin çıkışları ülkelerindeki tüm siyasi yaşama damgasını vurdu. 
Sosyal demokrat partiler, sağcılaşarak merkez sağ partilere benzeştiği için büyük anlam kaybı yaşamış, tükenme noktasına gelmişti. Bu boşluğu sosyalist-devrimci partiler doldurabilselerdi gerçekten çok güzel olurdu, ama maalesef bu durumdan karlı çıkanlar Trump gibi, Le Pen gibi (bu arada Erdoğan gibi) politikacılar oldu. Diğer yandan Bernie Sanders ve Jean-Luc Melanchon ise beklentilerin çok üzerine çıkarak gerilerden yükselip başat siyasi oyuncular haline geldiler. Jeremy Corbyn de önümüzdeki günlerde yapılacak olan seçimlerle Britanya siyasi tarihine geçmeyi şimdiden garantiledi. Muhafazakar Parti’nin lideri Teresa May erken seçim kararı aldığında anketler Corbyn’in partisini tam 21 puan geride gösteriyordu. Ama Corbyn seçim yarışına öyle güçlü sol temalarla giriş yaptı ki her şey alt üst oldu. Şimdi anketler Corbyn’in partisi İşçi Partisi’ni sadece 3-5 puan geride gösteriyor. Corbyn bunu nasıl başardı?
Corbyn Kimdir?        

Jeremy Corbyn

Britanya’daki İşçi Partisi geleneksel olarak işçi sınıfı ile özdeşleşmiş bir partiydi. Lenin’in deyişiyle işçi sınıfının burjuva partisi. Britanya sınıfsal kimlik ve alışkanlıkların yerleşik köklerinin bulunduğu bir ülke. Corbyn bu partinin uzun soluklu sol kanat milletvekili. 1983 yılından beri milletvekili olan Corbyn, savaş-silahlanma karşıtı ve Filistin yanlısı eylemci bir siyasetçi olarak aslında hep dikkat çekti. Aileden sosyalist (anne ve babasının İspanya İç Savaşı’nda tanıştıkları söylenmektedir). Geçmişte Britanya yanlısı Güney Afrika’daki ırkçı Apartheid rejimine karşı aktif kampanyalar yürütmüş, İşçi Partisi’nden eski başbakan olan Tony Blair’in Irak’ın işgali nedeniyle yargılanması gerektiğini söyleyen, Kuzey İrlanda ile dayanışma göstermiş, İsrail karşıtlığının yanı sıra anti-Amerikancı diye bilinen, İngiltere’deki kraliyet geleneğinden de hiç hazzetmediğini açıkça söyleyen sıradışı bir isim Corbyn.

İşçi Partisi başkanlığına adaylığını koyduğunda bahis şirketleri kendisine 1’e 200 şans vermekteydi. Ama parti tabanından gelen sol basıncın (çoğunluğu genç) herkesin tahminlerini aşarak çığ gibi büyümesi sonrasında büyük bir sürpriz gerçekleşti. Kapitalizmin krizi böyle sürprizleri hazırlıyordu. Corbyn %60 gibi bir oyla partinin başkanlığına seçilse de İşçi Partisi’nin yerleşik Blairci-neoliberal kanadı buna asla tahammül edemedi. May erken seçim kararı aldığında bu kodamanlar dört gözle Corbyn’in hezimete uğramasını bekliyorlardı, ama bekledikleri olmadı. Corbyn, seçimlere az kala May’i yakalamak üzere üstelik parti içerisindeki neoliberal ekibin sabotajlarına ve burjuva medyanın karşı propagandasına rağmen. Anket şirketleri, dünyanın her yerinde olduğu gibi Britanya’da da pek güvenilir değil, ama Corbyn şimdiden rüştünü ispatladı bile. 
 
Corbyn’in Heyecan Yaratan Vaatleri  
  • Özelleştirmeleri durdurmak; demiryollarını, dokuz su şirketini ve Britanya’nın PTT’si Royal Mail’i yeniden devleştirmek.
  • Üniversiteleri parasız hale getirmek.
  • Sosyal güvenlik ve sağlık sistemini güçlendirmek
  • Tatil günleri arttırmak
  • Kamu mülkiyetine dayanan bir enerji sistemine doğru yol almak
  • Ücretsiz çocuk bakımı yaygınlaştırmak
  • Güvencesizliğe yol açmakla eleştirilen “sıfır saat” sözleşmelerini sonlandırmak.
  • 10 bin polis ve 3 bin itfaiyeciyi işe almak.
  • Göç konusu ‘makul bir şekilde’ yönetmek ve ortaya ‘sahte hedefler’ koymamak.
  • Her yıl fiyatı uygun olan 100 bin ev inşa etmek.
  • Trident nükleer silah sisteminin yenilenmesi desteklemek.
  • Bu vaatlerin maliyetleri, yıllık geliri 300 bin Sterlinden çok olan nüfusun %5’ine getirilecek olan servet vergisinden elde etmek. 

Bütün bu vaatlerin duyurulduğu Corbyn’in seçim kampanyasına “For Many Not Few” (Azınlık İçin Değil, Çoğunluk İçin) ismi verilmiş. Bu arada kampanyada Corbyn’in danışmanlığını yapan ismin uzun yılların komünist parti kökenli sendikacısı Andrew Murray olduğunu da belirtelim. Corbyn programını açıkladığından itibaren yükselişe geçti. Özellikle gençlik ve düzen siyasetinden bir beklentisi olmayarak apolitikliğe sürüklenmiş geniş bir kesim, bu seçimlerde Corbyn için oy kullanacak. Sağın tepkisi ise gerçekten rezilceydi ve bizim için tanıdıktı: Corbyn’in Britanya’nın düşmanlarının dostu olması, İRA sempatizanlığı, Hamas sevgisi, İskoç ayrılıkçılığına bel bağlaması… Ayrıca Corbyn’in Britanya’yı demode sosyalist politikalarla 1970’lere götüreceği iddia edildi. Ama bütün bu çamur siyaset yeterli olmadı. Corbyn’in çizgisi halk arasında derhal yankı buldu. Bu, biraz da burjuva medyada ilk defa açıkça kendisini ifade edebilmesinden kaynaklanıyordu. Bütün bu süreçte Teresa May’in seçim süreci ağır bir baskı altına girdi. May, neoliberal seçim söylemlerinin bazılarından u dönüşü yapmak zorunda kaldı. Thatcher’dan sonraki yeni Demir Lady imajı yerle bir oldu. Kendine güvenini kaybetti. Ayrıca May kendisinin tam tersine rahat ve pozitif bir imaj çizen Corbyn ile TV’de kozlarını paylaşmayı reddetti. Bu, bile başlı başına yetersizliğin kabulüydü.  

Şimdi sonuçlara bakıp göreceğiz. Corbyn, Muhafazakarları yıkamasa bile 20-25 puan gerilerden gelip, üstelik İşçi Partisi içerisindeki yerleşik kanadın sürekli sabotajlarına rağmen İşçi Partisi’nin oylarını arttıracağı için başarılı kabul edilecek ve partinin başında kalmaya devam edecek. Şunu da belirtelim Corbyn, sermaye iktidarını yıkmak isteyen devrimci Marksist biri değil, daha insani bir kapitalizmi hedefliyor o kadar. Başbakan olursa vaatlerini gerçekleştirebilir mi orası da belli değil, ama sağın Britanya’daki uzun hegemonyasının yıkılması, “ideolojiler öldü, tek yol piyasa” söyleminin yerle bir olması, sınıf mücadelesini güçlendireceği için elbette ki devrimcileri de sevindirecek, işlerini kolaylaştıracaktır. Kendilerini Corbyn’in solundaki devrimci alternatif olarak örgütlemek artık sosyalistlerin örgütlenme başarısına kalmıştır.  

Ya CHP

Sürekli seçim kaybeden CHP dünyadaki örneklere benzer şekilde kendisini düzenin sahibi değil de düzen karşıtı bir parti olarak gösterip radikal reform programı ortaya atabilir mi? Atabilseydi, iyi olurdu. CHP ile beraber ülke de sola kayardı ve kapitalist sistemi rehabilite etmek değil de yıkmak isteyen devrimciler için çok daha elverişli bir iklim ülkede hakim olurdu. Düşünün Corbyn İngiltere’deki terör saldırılarının ardından aşırılıkçı terörü destekleyen Britanya’nın müttefikleri Suudiler ve Körfez’deki monarşileri suçlayabiliyor. Ama devlet adına konuştuğunu, devleti temsil ettiğini ve o ağırlıkla davranması gerektiğini farz eden CHP ve Kılıçdaroğlu RTE’nin en yakın müttefiki Katar’a, Suudiler’e laf etmekten imtina ediyor…Corbyn, servet vergisinden bahsediyor, CHP TÜSİAD’ın ve diğer iş çevrelerinin gözüne girmeye çalışıyor; Corbyn İsrail’e karşı çıkıp anti-Amerikancı bir tavır koyarken Kılıçdaroğlu ABD merkezli projeksiyonlar içerisinde…

Şimdi birisi kalkıp şunu sorabilir: “Corbyn ve ekibi Britanya’da on yılların sol mücadele geleneğinden, aktivisitlikten gelen bir birikim ve sağlamlıkla hareket ediyorlar; devlet partisi CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu’ndan bu beklenir mi hiç?” Beklenmez, evet; ama Türkiye de normal zamanlardan geçmiyor, seçim kaybetmekten başı dönmüş bir CHP en azından bir öğrenme ve taklit etme denemesi bile yapamıyor. Ya da böyle bir kanat dahi ortada yok. Oysa gençlik tabanı içerisinde sol bir eğilim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. CHP sol bir retorik tuttursa benzer heyecanın Türkiye’de de yaşanacağını tahmin etmek güç değil. Ne var ki CHP’de böyle bir işaret yok. Neticede biz devrimciler sistemin hasta bakıcıları olarak değil, mezar kazıcıları olarak işimize bakmak ve kendimize güvenmek zorundayız.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı